
DERVIŞIN ZIKRI HABER DERGİSİ'NE HOŞ GELDINIZ
Sevdiğiniz Her Şey Tek Bir Yerde
Atatürk'ün Torunu Olarak, Aydınlanma Değerleriyle Büyüyen Biri Olarak, Objektif Bir Bİçimde (Bu Kaçınılmaz Atatürk'ün Torunuysanız) Osmanlı'yı Değerlendirelim ve Yıkılışı.
1. Faturayı Saray'a kesme adetini kenara bırakırsak, Aydınlanmayı halka sokmakta geç kalan Osmanlı, bu başından itibaren Cumhuriyet kurma düşü olan İttihat ve Terakki karşısında yenilecekti kuşkusuz.
2. Osmanlı, üretim ilişkisini değiştirip teknolojiyle anlamlandırdığı bilim'i çok önce çoksa ve düşünce özgürlüğü verseydi, burjuva feodal sistemi içinde gelişseydi hiç kimse yıkamazdı.
3. Gelelim hezimetin faturasını Saray'a kesme adetine: Başından itibaren sanırız açıklanmayan bir kurgu Osmanlı'nın yıkılışı ve Cumhuriyet'in kuruluşu. I.Dünya Savaşı'na sokan İttihat ve Terakki, hezimetle çıkmadı ve CUmhuriyet'i kurdu ama Meşrutiyet'in kurallarına uyan Saray halkı ve Temmuz'da tahta çıkıp Ekim'de MOndros'u imzalamak zorunda kalan Vahdettin vatan haini unvanı aldı. Bu söylenmeyen katakullüyle bir kez daha tarihi düşünmek gerekiyor. Enver Paşa ve Üç Paşalar neden yerilmez de Vahdettin hain ilan edilir. Meşrutiyet gereği yetki İttihat ve Terakki'dedir ve Meclis'dedir doğal olarak.
Bu Hafta'nın 4.Sayı'sı
Osmanlı'nın Hatası ve Atatürk'ün Torunu Olmak
Keşfettiğimiz Şeyin İşçi Kooperatifleri Olduğunu Belirtiriz. İşçi Kooperatif Başkanlığı Kurulması Gerekiyor.
İşçi kooperatifleri, çalışanlarının mülkiyetinde olan ve onlar tarafından yönetilen mal ve hizmet üretim birimleridir. İşçi kooperatiflerinin temel amacı bir mal veya hizmetin üretilmesi değil, bu üretim yolu ile üyelerinin istihdamının sağlanmasıdır. Diğer bir deyişle, işçi kooperatiflerinin yürütmüş oldukları faaliyetler, üretilen mal veya sunulan hizmetten istifade edenlerden çok üyelerinin/işçilerinin yararını gözetmektedir. Bu itibarla işçi kooperatifleri diğer kooperatiflerden, hatta sosyal kooperatif başlığı altında nitelenebilecek diğer kooperatif türlerinden oldukça farklıdır.
İşçi kooperatiflerinin iki temel özelliği şunlardır (US Federation of Worker Cooperatives, 2014):
(1) işçi-üyeler kendi işlerine birlikte yatırım yaparlar ve karı birlikte paylaşırlar.
(2) bir üye bir oy genel ilkesine bağlı kalınarak demokratik şekilde karar alınır.
İşçi kooperatiflerinin geçmişi İngiltere’de 1760’lara kadar gitmekle beraber, ilk işçi kooperatifinin 1833 yılında mücevher işleyenler arasında Paris’te kurulduğu belirtilmektedir. Yine ilk ulusal işçi kooperatifi federasyonu Fransa’da 1844 yılında kurulmuştur (Rehber, 2011). İşçi kooperatifleri de kooperatiflerin temel çalışma ilkeleri olan Rochdale ilkeleri ve değerlerini takip etmektedir.
İşçi kooperatifleri günümüzde İtalya, ABD, Hindistan, İspanya ve İngiltere gibi dünyanın birçok yerinde önemli etkinlikler yerine getirmektedir. UKB’nin şemsiyesi altında 1947 yılında kurulan ve endüstri, hizmet ve zanaat kooperatiflerini içine alan CICOPA’nın Avrupa ayağı olan CECOP 1979 yılında Manchester’da kurulmuştur. CECOP’a üye olan kurumlar arasında küçük ve orta ölçekli işçi kooperatifleri ile sosyal kooperatiflerin yoğunluğu bilinen bir mevzudur. Bu itibarla, işçi kooperatifinin ne olduğu ve ne olmadığı hususunda, CICOPA/CECOP tarafından 2003 yılında geliştirilen (Oslo Deklarasyonu olarak da bilinir (US Federation of Worker Cooperatives, 2014)) ve UKB’nin 2005 yılında Kolombiya’da gerçekleştirdiği genel kurulda onaylanan İşçi Kooperatiflerine İlişkin Dünya Bildirisi oldukça önem arz etmektedir.
Türk İntikam Tugay'ına Gelince
Ahmetler, Mehmetler toplanmış, herkes Ahmet, Mehmet olsun diyemiyor, millet güler, herkes Türk olsun'u uydurmuş. Annesi bu Ahmet ve Mehmet'leri bir tane doğurmuş, çok üzgün. Ondan çok olmalı diye düşünüyor. Suikast falan yapıyorlar, karşıdaki kişi Ahmet doğmamış, Mehmet doğmamış, kendisine benzetememiş öldürüyor. Egosu güçlü desem değil, deşik bir insan türü ve yakalanmıyor. Kafa bir milyon. Onlarca akım var, tür var, sen nasıl kendini en yaşanabilir kabul edersin. Düşünceye düşman, insana düşman!..
Örnek kişi de Türk!.. Tüm Dünya'nın Türk'ün örnek faziletlerini anlata anlata bitiremediği insan ırkı. Selahattin Eyyubi'yi bir yabancı yazardan okudum, övmüş hakikaten. Ama senin övülecek çok şeyin kadar yerilecek şeylerin de var. Irkların hepsi güzel, bozkırlardan sen nasıl cinayet işleyerek Dünya'ya meydan okursun. Bunlar da Türk olmadığını düşündüğümüz p.çler. Yoksa hiçbir Oğuz, hiçbir Yörük insan öldürerek sistemde bir halkı yaşatmaz legal padişah falan değilse. Göçebe halk nasıl gerekçesi kendisine benzemiyor diye birini öldürebilir.
Hiç taraf Tutmadık, Angaje Değiliz Çünkü Hiçbir Partiye. Tarafımız Hangi Cenah Doğru ve Haklıysa O Yönde Oldu. Kural Dışı Hareket Edenleri Yerdik.
Tek desteklediğimiz kalben Özyönetim ilan etmeleri hariç şimdiki adıyla DEM oldu ve Sol Parti'ye sempatiyle baktık, ÖDP kökenliyiz çünkü. Kısa bir süre içlerinde bulunduk.
AK Parti'nin Türkiye'nin savunma sanayisi ile Kıbrıs'dan Afrika'ya uzanan üslerinin hayata geçirilişini övdük, CHP'nin kendi partisinden kimseye (eşit olaylar karşısında) uygulamadığı Erdoğan'ın madur bırakılışını dile getirdik, hatta yerel seçimlerde bu kez CHP'yi destekledik. TİP'e kızdık, Vatan Partisi hakkında mizah yaptık. Kulvar, Rota ve Yörünge'de eski Türkiye'yi destekledik, kuruluş ilkelerine sadık kaldık. Atatürk'ü de konu ettik, korporatist olduğunu makale ve tezlerle sayfamıza taşıdık. Kural Dışı hareket edemeyeceğimizi beyan ettik, kızdıysak size bu yüzden kızdık ve faşizme açık cephe aldık. Avrasyacılığın karşısında tavır aldık, Avrasya İMparatorluğu'nun parçası olamayacağımızı söyledik, karşısına Kooperatifizm'i (bize ait tanımlama/emekçi-burjuva olan birey) koyduk ve coğrafya kader değildir dedik. Avrupa'da her 5 bireyden 1'nin kooperatife üye oluşunu da söyleyerek kooperatif şirketlerden emekçi-burjuva yaratılabileceğini söyleyerek teorisini de kurmaya çalıştık. Bunu tüm topluma yayarak yapabiliriz ve az gelişmiş ülkeler için çıkış yolu olur dedik. Arkadaşlar bu sayfalardan defalarca IQ'umuzu paylaştık, biraz zekiyiz ve yoğun emeğimiz var. Hegel'le uğraştık, Marx'ın hatasını bulduk (diyalektik materyalizm'de çelişki içsel mi dışsal mı ona baktık/faşistler bile çelişki içselse diyalektik materyalist olabiliyor ve artık değerin kur sistemi olmadığı için hatalı bulunduğunu bulduk.) Keynes'in de döngüsünü bulduk ve Putin'in Keynesçi olduğu için savaşmak zorunda olduğunu söyledik, uzun vadede büyüyemeyeceği için Rusya. Bu son iki şeyi iki "bilen1 kişiyle mailleşerek netleştirmeye çalıştık (medyanın da tanıdığı) ve haklı olduğumuz sonucu bizi sevindirdi, Marx'ı düzeltmek kimsenin haddi değil cevabı alsak da. Tüm bunları angaje olmadığımız için yapabildik, bilmek için bilmeye inandık. Dünya'daki ortak konsensus'a sadık kaldık. İlkeli davrandık ve sol izlek kullandık. Perspektifimiz sol açısından sallandı, paradigmamız sol açısından sorunluydu ama izleğimiz doğruydu. Sol izleği olmayan, perspektifi olan ama paradigması sorunlu solculardan değiliz. Mülkiyetin ilk özgürlük olduğunu (tabii ki puştun biri burası benim demiş ve mülkiyet doğmuş ayrı konu) şimdiki perspektifle söyledik ve mülkiyet hakkı yoksa her hak elinden alınır dedik. Doğrusu Avrupa Sol'u gibi Hegelci Marksist değiliz ama garip şekilde burjuvaya bulaşan bir paradigmamız var. En son da emekçi-burjuva birey olan kooperatif üyesi olan halk yaratırsak, enflasyonun da faşizm'in de önüne geçebileceğimizi savladık. Her ikisinin devrimci tarafı ve burjuvayı törpüleyen emekçi oluşuyla kooperatif üyesinin bu işin altından kalkacağı kanaati içindeyiz. Marks'ın iki yanılgısı var. Biri çok üzerinde çalışmadığı çelişki meselesi diğeri artık değer. Devletin işçi devlet savıyla grev hakkını işçiye vermeyişi despotik bir yönetim yaratıyor. Haklıyım arkadaşlar, kendi arabamı sanayide yapabilme özgürlüğüm örneğin anarşist bir şeyken (birey olarak otomobilimi kendim yapabilme) bu bir özgürlük getiriyor ve toplum tasarımında birey olarak söz sahibi olmayı getiriyor. Sorun; adil değil ekonomik paylaşım... Bunu başarabiliriz. %1'in önüne geçemeyiz belki verili sistemde ama sorunlarıyla da sosyalizm pazarlanamaz bir kez daha. özeleştirisini vermediğinize inanıyorum. Yoksa eşitlik üzerine kurulan her şey güzel. Devletin, otomobil sanayini, bana verdiği otomobilimi yapabilme özgürlüğüyle baltalayacağım korkusuna kapılmaması, benim Erdoğan'dan her özgürlüğümü isteme güvencesi de veriyor. Çünkü ekonomik sistem alt yapıysa, üst yapıyı ben isteklerimle ve zorlayarak belirleyebilirim dönüştürürsem şayet ekonomik sistemi bir parça. Bunu kapitalizm içinde hareket alanı olarak görüyorum. Bir işbirliği değil bu kapitalizmle, nefes almak için sistemi iyi analiz edersek, demokrasiyi talebimizde Erdoğan'ın anarco duruşundan alabiliriz. Ortak paydamız anarşi. Sadece o kapitalist olanından ve bu çok tehlikeli, ancak tüzük'leri sosyal devlet anlayışına dayanıyor. Biz de yıkamadığımız sistemde nefes alanları yaratabilir ve sistemi dönüştürebiliriz. Bu farklı bir mücadele yöntemi.
Bu 3 Yıllık Süreçte Ne Yapmadık?
1. Hapisteki siyasi tutuklularla yeterince ilgilenemedik ve gazetecilerle. Çünkü bir şeyler karıştırdığını düşündüğümüz Türkiye'nin hükümeti ve ana muhalefetinin ne yaptığını bulmaya odaklandık.
2. Osman Kavala'nın Aydınlık'da çıkan haberi nedeniyle (Suriye'de Rojva'ya para yardımı yaptığı) ajan olabileceğini, belgelere bakmak gerektiğini, ama devletin MOSSAD ajanlarına 7 yıl hapis verdiğini, bu işin olurunun 7 yıl olduğunu, ağırlaştırılmış müebbet hapis yatılamayacağını söyledik. Ve birkaç kez konu etmekle birlikte yeterince ilgilenemedik Osman Kavala'yla. Ki devlet dediği için ajan yaftası da yapıştırmadık kesin bilgiymiş gibi.
Peki Ne Yaptık?
1. Açık kaynak taradık. Türk Basını'nın yazmadığı pek çok şeyi bulduk, Camii Gençlik Kolları bunlardan biri. Sadece 2016 Ekim'inde Hürriyet Daily News yazmış ve Türkçe haberini Daily News'den alıntılayarak Habertürk yapmış. Basın bu haberi görmemiş bile. Hamas'ın 1/4'ü, HTŞ ve Hafter'in örgütünü Türkiye'nin beslediğini bulduk açık kaynaklarda, bir diğer örneği vermek gerekirse. Yaklaşık 3 yılı bulan süre içinde 1000'e yakın makale okuduk akademik ve dipnotlu ya da Düşünce KUruluşları'yla Basın Raporları'nı içeren. Sabah 4'lere kadar okuduğumuz da oldu.
2. Saptama, çıkarım ve analizlerde bulunduk ve bizden önce söyleyenler vardır da dedik ve Yeni ORtaçağ'a girdiğimizi bulduğumuz gibi Anarcocapitalist Erdoğan'ı da bulduk, PostKemalist CHP'yi de, iç savaş tehlikesini de darbe olasılığını da, Sünni Eksen'i de, Rusya'nın Kur Anarşisi'ni de.
3. En son Kooperatifizm'i önerdik (ki bu tanım bize ait), tarikatların burjulaştırılmasını önerdik ve nasıl yapılması gerektiğini bulmaya çalıştık ve teori olarak sunduk.
*Hafızamız biraz kötüleşti bile bu kadar yoğun çalışmaktan. Şimdilik alzaymır değiliz.
Çoklu Metod İçin Barış Manço'dan Ben Bilirim Şarkısını Gçnderiyoruz. Çağı Doğru Okuduk Sanırız.
Bir Nehir Gibi Eselim Şİmdi... Bir nehir gibi - Zülfü Livaneli Cover | Saz & Soul Lab
Azade Erdoğan; Sınava Çekilemiyor, Tüzük'ünün Irzına Geçmiş -Parti Anayasası'nın-.
1. Din, dil, ırk ayrımını bir çeşitlilik olarak görmüyor. Gayr-ı Müslümler için hayat kolay değil hala Türkiye'de. Toplumsal barış gerçekleştirmedi ve Kürt Hareketi'nin taleplerini -Kürt Anadolu Liseleri'ni bile- yapmadı.
2. Sosyal Devlet anlayışına saygı duymuyor, %68 oranında yatılı okullar azaldı.
3. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile diğer sözleşmelere uymuyor, en az savaş suçu işliyor ve Uluslararası Mahkemelerin kararlarına uymuyor.
4. Laikliğe saygı göstermiyor, İslamlaşan Milli Eğitimle İslamcı halk yetiştiriyor.
5. Tek uyduğu serbest piyasa ekonomisi Tüzük'ünde olan.
6. Tarikatları Dost tarikatı kadar dokunulmaz, İhsan Güven'den boşalan yere oturmuş olabilir kendi tarikatları açısından.
7. Her seküler partisine Tüzük'üne kanıp katılsa 1 yılı bulmadan ihraç olur.
8. Borderline bir parti ayrıca, sevdirmiyor, yakınlarını (halkı) psikiyatristlik yapıyor. Tedavi olmalı tüzük'üne dönerek.
APO'ya Açık Mektup!
Açıklama yapma birader. Koşullarını mı iyileştirdiler. Köle muamelesi yapıyorlar anlaşma yapmaya çalıştıkları tutukluya.
Erdoğan, Filistin'de Sahadaki Uygulamalarda Görev Gücünde Yeralacağımızı ve İmarına Katkı Koyacağımızı Duyurdu.
09.10.2025
Yüksek Öğretim'in açılışında konuşan Erdoğan Filistin konusunda şöyle dedi:
Bizim de ilk baştan itibaren aktif katkı verdiğimiz anlaşmadan büyük memnuniyet duyuyoruz. Bundan sonra acil olarak kapsamlı insani yardımların Gazze'ye ulaştırılması, rehine ve mahkumların takası, İsrail'in saldırılarını derhal durdurması, belirlenen hatlara geri çekilmenin sağlanması büyük önem arz ediyor. Biz anlaşmanın mutabık kalınan maddelerinin harfiyen uygulanmasını titizlikle takip edeceğiz. Anlaşmanın sahadaki uygulamalarını takip edecek görev gücünde Türkiye olarak inşallah biz de yer alacağız.
Gazze'nin tekrar ayağa kaldırılabilmesi için uluslararası toplumla birlikte yeniden imar faaliyetlerine destek olacağız. Amacımız soykırımın durması ve bölgeye huzurun bir an evvel gelmesidir. Gazzeli kardeşlerimiz dünyada huzuru, barışı, güvenliği en fazla hak eden millettir.
BU Hafta'nın 3.Sayı'sı
Filistin
Kocası'ndan Başka Aşk Hayatı Olmayan Hacı Nine Şennur Hanım'ın İncileri...
ŞENNUR: Gel seninle konuşalım oğlum. Kızın herkesle haşne fişnesi var.
AHMET: Ne inciler söyleyeceksiniz bana. Kız sevmiyor mu beni.
ŞENNUR: Yok o.pu o.
Zehir Gİbi Aşkımız Var Bizim.... Ayla Dikmen...
Biz Bu Akıma Nasıl dahil Olduk. Habersizdik. Çağı, Çılgın Tanımlıyoruz 2000 Yılından Bu Yana, Birey Çaresiz. Bilgisayar Çağı, Arttırılmış Gerçeklik, Uzay Çağı ve gerçekliklerin Ayaklarımızdan Kayışı Yani Postmodernizm, Manüple Edilmesi Medya Aracılığıyla Her şeyin, Çaresiz BIrakıyor Birey'i. Artık 20.yy.'ın Gerçekliği İle Baş Edemez Birey Yaşadığı Hiçbir şeyle.
Ve dilimizi ve tekniğimizi bu açıdan kuruyoruz Tiyatro'nun tekniğine sadık kalarak, pek çok akım ve türü bir arada kullanarak. Dilimiz Shekeaspeare'yen dilden Ortaoyunu'n ada kayabiliyor. İşlevsel olmasına özen gösteriyoruz. Destansı dille mizahı yan yana kullanıyoruz örneğin. Tragedyalarımız uzun mesafeli değil hayatta yaşarken. Nazım Abi'nin dediği gibi ölüm acısı bile en fazla 1 yıl sürüyor 20.yy'da, kaldı ki şimdi daha kısa sürede atlatıyoruz. Çağ hızla yeni şeyler veriyor, baskı çeşitlerini de arttırıyor, yeni nesil diye anılan terör örgütleri çıkıyor ve manüple ediliyor her şey. Kabul edin çaresisiniz. Ben artık naturalizmle baş edemem. Ya da Gerçeklik akımıyla. Ya da Postmodernizmin belirsizliğini kabul etmem mümkün değil. Çok uluslu şirketler ve aşınan sınırlarla, kapitalizmin doğurduğu postmodernizmi, manüple eidlmiş gerçekliği kabul edemem. Direnmem gerekiyor ve çağ 20.yy değil. O halde benim romantizm akımına ihtiyacım varsa, bir müddet romantizm estirebilirim, sonra keskin bir gerçekliğe geçebilirim bunu kendimi kandırmak için değil mücadele etmek için yapabilirim ve Absürd'ü, Epik'i kullanabilirim. Karşımdaki insana dolantı komiği yaptığını söylediğimde benim başıma gelen olayı çözme biçimim gerçeklik olabilir tabii ya da Epik'i seçerek dalga geçmek. Direnmezsek insanlık onurumuz yok olacak her çağda çıkan buyurganların teorileri nedeniyle. Bu insanın direnme ve onurunu alma yöntemi. Kİmse bahşetmez arkadaşlar. Onurumuz aslanın ağzında. Hatırlayın polislerin hakları sınırlandığında 2001 yılında yanılmıyorsak, polisler yürüdü bu ülkede. Bireyin, vatandaşın hakkı polisin işkence, kötü muamele hakkından daha üstün olamaz denildi. Devlet resmen yürüdü. Bir değişim süreciydi 2000 ve hakikaten Erdoğan'la daha da değişti. Konjektürden bağımsız değil bu değişim, otokrasi, diktatörlük ve kleptokrasi çağında evrildik. Borsa da dibe vurdu hatırlayın. Ve politik yaşamdan 3 parti silindi. 2001'de Irak'a girdi ABD ve hepimiz biraz postmodern okuduk durumu. Gelen çağ gelmiş gibiydi ben de biraz büyüyordum ve çağı kavramak zorundaydık hepimiz. En az objektivizm beyler/bayanlar. Siz taraf tutuyor olabilirdiniz o zaman ve hayatı daha az hasarla atlatmak için işbirliği içinde olabilirdiniz belki o zaman, en az ekonomik... Biz de yedik içtik, bizim de sevgililerimiz oldu tabii...
Benim Korkularım Var ya da Cumhuriyet Meydanı'nda Ne Yaptık?
1. Açık biçim kullandık.
2. Absürd yansılaması yaptık.
3. Gölge Tiyatrosu'nun baş kahramanları Karagöz'le Hacivat'ı kullandık.
4. Rock'dan Arya'ya, Anadolu Müziği'ne kadar müzik kullandık.
5. Euripides'e gönderme yaptık, tragikomik'i bulan kişiye, Antik'deki anlamına.
6. Skeç kullandık, sonra kırdık Absürd yansılamasıyla bir sahnede.
7. Sahnede oynarlarsa gerçek kişi de kullanılacak Ümit Özdağ'la Graham Fuller...
*Biz bu türe, Çoklu Yöntem diyoruz henüz Tiyatro'da örneği olmayan Multiple Metod... Ekonomi'de kullanılıyor, savunmada kullanılıyor ve bir sergi açılmış paylaşmıştık bu konuyu işlerken 4-5 yıl kadar önce.
Biz Çoklu Yöntem'in bir direnme biçimi olduğunu düşünüyoruz ve seyirciye direnme yöntemleri gösteriyoruz türleri ve akımları karıştırarak. Ekonomi'de daha çok kar için kullanılıyor, savunmada çok çeşitli kullanılan saldırı metodları karşısında pek çok yöntemle vatanın savunulması, savaşın kazanılması için kullanılıyor. Resim sergisi ise, çeşitli tekniklerin bir arada kullanıldığı (sulu boya, yağlı boya vb.) bir sergiydi. Henüz yeni sanırız sanat alanında da. Hayatı kavrayış biçimi olarak bu akım oturursa temsilcisi olacağız.
Sanatçı çağını tanımlar. Uzay Çağı, Bilgisayar Çağı, Arttırılmış Gerçeklik Çağı vb. söylendi çağ için. Toplumsal olaylar da postmodernizmin küreleselleşmenin terörün de küçük bir köy'e dönüştüğü güvenlik algısında ve Mafya Devlet, Otokratik Devletler, Kleptokrasi Çağı gibi çağın yani 21.yy.'ın ilk görünümünde çağı hepsiyle tanımlamak ve yöntem geliştirmek gerekiyor. Bu çağ Klasizm'le açıklanabilir mi ya da Naturalizm ve Gerçekçilikle. 19.yy'ın akımları bu çağda kullanılabilir mi? Postmodernizm bir başka akıma evrilmekte midir, postmodernist eserler veriyorsanız şayet.
Çok Disiplinli Tiyatro diye bir şey var örneğin, tararken buldum, örneğini izlemedim. Tiyatro, opera, dans ve gösteri sanatları sanırım tek bir çatı altında ve meydanlarda, parklarda... (Bkz: https://www.theatertol.eu/en/bringing-art-to-everyone-the-magic-of-multidisciplinary-theater/)
Multimple Metod adı altında sinema salonları var, aynı anda 3-4 ya da daha fazla sinema sunan 150 kişilik sahneler. İngilizce tarayın karşınıza çıkar.
Çağ sanırım artık böyle tanımlanacak. Multi ya da multiple metodla. Bu sayfalardan defalarca söylemiş, çoklu yöntem kullandığımızı açıklamaya çalışmıştık. Bazı oyunları daha tek ya da birkaç tür ve akımla yazıyoruz bazıları daha çok tür ve akım içeriyor.
Çağ çılgın... Çılgın çağda sorunlar büyük, hibrit savaşlar var, demokrasi içinde bile hibrit savaşa maruz kalıyoruz bir başka ülke tarafından. Ancak direnerek çıkabiliriz içinden. Direnme kültürü çok metodu bir arada kullanmakla mümkün, bunu inşa etmek gerekiyor sanatta. Yetmiyor arkadaşlar yumrukları sıkmak vs. ajit kullanmak örneğin ya da mizah da tek başına yetmiyor. Bu kavrama meselesi çağı... Biz bunu yapıyoruz. İlk oyunumuz Gülhan Arkadaşımızla yazdığımız da Multiple Metod'du, 2000 yılı sanırız.
İnternette felsefeleri birleştirmek diye bir şey geçiyor. Ama sanırım çok yeni bu.
Sanırız bu mulitiple metod, çoklu metod meselesi 2000 yıllarında başlamış, çok yeni ve internette izi az.
Sanırım yeni kuruluyor Akım. 2022'de internette daha az izine rastlamıştık. Avrupa ve ABD'de tartışılıyor olmalı ki bazı okullar neden Çoklu Yöntem kullandıklarını açıklamaya çalışmış, felsefeleri karıştırmanın tehlikelerinden de bahsedilmiş vb. Ama bir grup sanatçı bir araya gelip Manifesto'sunu yazmamış daha. Bilim'de de karşılığı vardır. Bilimd ekarşılığı Çoklu Yıldız Sistemleri olabilir: Nasa'dan bir bilgi: Tek bir Güneş'in etrafında dönen sekiz gezegeniyle Güneş Sistemimiz, yaşadığımız yer olduğu için tanıdık geliyor. Ancak galaksi genelinde, bizimki gibi gezegen sistemleri kesinlikle azınlıkta. Gökyüzündeki tüm yıldızların yarısından fazlasının bir veya daha fazla ortağı var. Bu çoklu yıldız sistemleri, göz alıcı çeşitlilikte karşımıza çıkıyor: büyük, sıcak yıldızların etrafında daha küçük ve daha soğuk yıldızlar; gezegenlerin etrafında dönen çift yıldızlar; biri diğerinin yuttuğu maddeyi saçarken X ışınlarıyla titreşen çiftler; karmaşık bir kütleçekim dansında yedi yıldıza kadar çıkabilen sistemler. (Bkz: https://science.nasa.gov/universe/stars/multiple-star-systems/)
Bulunuşu da yeni sanırım, Evrim Ağacı Sitesi, Kaynak olarak en erken 2022 yılını vermiş. İkili yıldız sistemleri ise internette 2021 yılına kadar iniyor. Ama NASA bunu daha erken keşfetmiş olabilir.
5 Bileşenli ilk yıldız sistemi 1985 yılında keşfedilmiş aslında ama 6 bileşenli yıldız sistem, 2009'muş. sanırım bizim yıldız sistemimizin aslında az olduğu teorisi, çok bileşenli yıldız sistemleri teorisi 2000'den sonra.
Korkularım Var Benim ya da Cumhuriyet Meydanı, Yarım Oyun, Yazan: Merih Atak
(Sahnenin önü aydınlanır. Gerisi karanlıktır. Oyuncuların hepsi sahneye gelip Cumhuriyet şarkısını söyler. Rock Müzik’tir)
ANLATICI: Bir tragedyamız var, komik tragedya, Neydi efendim… Tragi-komik. Yok konusu değil, Allah korusun. Oyunların kahramanları sıyıracak, tragedya yarım kalacak… Devlete görünmemekte kararlı kahramanlarımız. Devlet onları tanımasa ne kaybeder diyeceksiniz. Tanısa öldürür mü, hapse mi atar Allah bilir. Kaçacaklar anlayacağınız ölüm saati gelince ya da hapis yatmak yerine sürgüne gidecekler birlikte yurtdışında ülkenin birine. Böyle olsun dedik. Bir de ölüler var tabii. Öbür Dünya’dan kaçıp aramıza, oyunumuza geldiler. Kahramanlarımız korkak biraz. Korkmasınlar da ne yapsınlar… Neyse, biz oyunumuza geri dönelim ve Cumhuriyet Şarkısı’yla giriş yapalım. (Seslenir) Oyuncular… Hazır mıyız? (Müzik başlar. Sahnenin köşesine gider, dansı ve müziği izler…)
1.KİŞİ: 1923’de kuruldu Cumhuriyet.
2.KİŞİ: 29 Ekim’i gösterdiğinde.
3.KİŞİ: O gün bu gün, neler söylenmedi neler.
1.KİŞİ: Atatürkçü olan koca bir güruh
Kimisi partili
Kimisi Aydın
Kimisi halk
Başka geçit vermedi düşüncelere
Sosyalistler onunla başladı söze
Sağcılar 1980’de barıştı
İslamcılara gelince…
1.POLİS:Vaka mı var?!..
1.KİŞİ: Yok Polis Bey, Cumhuriyet’i anlatıyoruz.
2.KİŞİ: Ata’yı anmadan olmaz.
2.POLİS: Alâ.
1.KİŞİ: Bombalar atıldı, yağmalar yapıldı
Suikastler yapıldı
Hep Cumhuriyet için
Cumhuriyet çok yaşa!..
En iyi yönetim şekli
Bir de ölmesek vatanda.
2.KİŞİ:Vatan bazen şose boylarında
Gebermekti açlıktan
Faili meçhul cinayetler gördü ocaklar
Demokrasisi sorunluydu
Yapabildiğimiz…
İşkence haneler kuruldu
Darbe de oldu!..
3.KİŞİ: Asıldı gencecik civanlar
Milletvekilleri bile hapiste sonra
Sen çok yaşa Cumhuriyet!
BİRLİKTE: Sen çok yaşa Cumhuriyet.
1.POLİS:Gazeteciler de hapiste
Terör de oldu bu ülkede
Yazmasınlar her şeyi
Basın Yasası’yla kırıldı kolları kanatları
2.POLİS: Halkların bazıları için
Aydınlar için
Acıdır TC.
Görevimizi yapıyoruz
Kim bize karşı gelirse.
HEPSİ: Sen çok yaşa Cumhuriyet!
En iyi yönetim şekli
Bir de vatanda ölmesek.
(Kaçışırlar müzikten sonra)
ANLATICI: (Lokal ışık altındadır) Ben şarkıya girmedim. Bu zamanda Cumhuriyet’e laf söylemek zor. İdamlar, suikastler, bombalama eylemleri hepsini yaşadı halk yaşadı da, insan kalkar da söyler mi… Ama katılmamak elde değil, vatanda bir de ölmesek. Şans eseri yaşıyoruz bazen. İyi ki ne Aydın’ım ne de Gayr-ı Müslüm. Elhamdüllillah!.. Sıradan bir oyuncu. Oyuncu dediysem tabii ki Aydın sınıfından sayılırım. Yazarlar biraz haşarı. Tabu yıkacaklar illa. Bu oyunda isteyerek oynuyorum tabii… Neyse efendim, temaşamız Cumhuriyet üzerine. Biraz kesit, biraz düşünme üzerine… Gelsin kahramanlarımız. Ben burdayım, şu köşede. (Sahne’nin köşesine gider). Ha bu arada gülmek serbest… Komedi, tragik tarafı olsa da.
(Anlatıcı gitmiştir köşeye sahne aydınlanır: CUMHURİYET MEYDANI yazar büyük harfle sahnenin gerisinde. Bir Atatürk büstü de altında. Sahnede sokak lambasını yansılayan ve yanacak olan oyunda sokak lambası vardır.) İstiklal Marşı çalar. Seyircilerden de ayağa kalkanlar olabilir. Oyun böyle başlar. Sonra meydana 3 Kişi gelir.)
1.KİŞİ: Nasılsınız.
2.KİŞİ: İyi.
3.KİŞİ: Çok iyi.
1.KİŞİ: (Kısa bir sessizlikten sonra) Demokrasi ne bilmiyorum.
2.KİŞİ: Herkesten korkuyorum. Allah polislere zeval vermesin, Erdoğan'a da Kılıçdaroğlu'na da Özgür Özel'e de.
3. KİŞİ: Onlar olmasa biz ne yapardık, kim dava açar korkuturdu bizi.
1.KİŞİ: Korkumdan haklarında laf söyleyen olursa öldürmek istiyorum, korurlar beni polisler. Kim onlara bir şey söyleyebilir.
2. KİŞİ: Abi demokrasi de lümpen bir şey. Kavrayamıyorlar, hapishane gibisi var mı, ben hep büyüksün diyorum hepsine.
3.KİŞİ: Korkak bir p.ç gibi yaşıyorum ve kahpeyim. Oh be söyledim!.. Gazetecilere de sinir oluyorum. Akademisyenlere de. Akademik özgürlük vermeyeceksin abi. Şimdi hepsi korkuyor. Oh be! Allah bilir Taner Kışlalı da korkuyordu, Kemalizm dışında izme izin vermeyen adam da antidemokrattır, özgür düşünce dillerinde. Şeffaf devlet de istemiyorlar, arkasından halkın iş çeviren devletin bekçileri hepsi. Öldürdüler onu. Ben taraf tutmuyorum, salak mıyım? Futbolcu gibi yaşıyorum. Kim güçlüyse k.çını yalıyorum.
2. KİŞİ: Hepsi bir takım hatalar oldu diyor. Ben yaşıyorum. Benim 20 yılımı, 80 yılımı faşistlikle mahvedip sonra özür diliyorlar. Tartışma kültürü de yok. En iyisi, futbolcu olmak.
1.KİŞİ: Devlet gelir şimdi kaçalım.
(Kaçışırlar)
1. POLİS: Meydan boş. Boş meydanı seviyorum. Halk olmasaydı, güvenliği sağlamak ne kadar kolay olurdu.
2.POLİS: Konuşan var mıydı ki, biz gelmeden önce.
(TİT Gelir koşarak)
TİT: Abi biz birini öldüreceğiz, kimseyi yakalama. Kaçacak burdan. Sonra sana teslim ederiz.
2.POLİS: Kimi öldüreceksiniz.
TİT: Arkadaşlardan birini. Ünlü bir profesör.
1.POLİS: Bu seferki profesör mü?
TİT: Arkadaşı öldüreceğiz, tartışma açılacak. Herkes Atatürk'ü konuşacak. Kemalizm canlanacak.
2. POLİS: Kendisinin haberi var mı?
TİT: Sır abi. Kurbanla kahraman karışık.
1.POLİS: 17 Yaşında mı katil.
TİT: Tabii ki. Genç bıyığı terlemiş bir oğlan. Biraz yatacak sonra da af.
Çok azdı bunlar. Biraz Atatürkçülüğün tartışılması gerekiyor.
2.POLİS: Atatürkçü mü?
TİT: Atatürkçü iyi bir arkadaş profesör. Delikanlı için tarikata giderdi diyin. Biz hazırladık onu. Soyadı hatta Allahçı. Soyadı kanunu çıkınca almışlar soyadını. Görmediniz bizi. Tamam mı?
1.POLİS: Görmedik.
(TİT koşarak çıkar.)
1.POLİS: Ne iş arkadaş devlet milyonlar harcasın profesör yetiştirebilmek için, bu bizim garip arkadaşlar öldürsün.
(Bu arada sahneye ölüler gelir, slüetler, Dış Ses gelir silüetleri canlandıran)
BHRİYE ÜÇOK'UN SİLÜETİ: Profesör x kim?
2.POLİS: (Alnına vurarak) Sormayı unuttuk.
1.POLİS: İyi bir profesördür, arkadaşlar uzman.
BAHRİYE ÜÇOK'UN SİLÜETİ: Merakla bekliyoruz göklerde.
TANER KIŞLALI'NIN SLÜETİ: Beni de öldürdüler.
PAPAZ SANTARİNO: Benim suçum ne? Papaz'ım ben.
POLİS 1: Hristiyanlaşma artıyordu. Ki öldürülür mü inanç özgürlüğü.
2.POLİS: Şimdi din hanesi kalktı, istersen ağaca tap. Seni de seni de hatta seni de (sırasıyla hepsine) din saikiyle öldürdüler. TİT, laik bir hain.
1.POLİS: Ölüler, biz gidiyoruz. Hrant Bey'e de sevgilerimizi iletin. Dedemi görürseniz; Hayri, ona da selam edin. Kozanlı Hayri derler.
ÜÇ SİLÜET BİDEN: Hadi bize eyvallah.
BAHRİYE ÜÇOK'UN SİLÜETİ: (Tam Polisler çıkacakken, kısa bir sessizlikten sonra) Öte dünya'da cennet de cehennem de yok, nasıl geldiysen öyle kalıyorsun. Bazıları gelişiyor, okuyorlar falan. Allah da daha gelmedi. Olmadığı söyleniyor.
1.POLİS: Tövbe estağfurullah. Sizi öldürdükleri iyi olmuş diyeceğim olmayacak. Kadın Ateist İlahiyatçı.
BAHRİYE ÜÇOK'UN SİLÜETİ: Akademik olarak mümkün. Ayrıca daha iyi, bakabiliyoruz her türlü eleştiriel yöntemlerle Tanrı'ya. Deniz Gezmiş okuyor. Hrant Dink de okuyor. Biz merakla Türkiye'yi ve Dünya'yı takip ediyoruz. Neyse tutmayalım sizi.
2.POLİS: İyi ölü hayatları...
1.POLİS: Atatürk'den sonra çok manyak gelmiş yemin ederim.
2.POLİS: Hadi gidelim...
1.POLİS: TİT 1970'lerde kuruldu. Hey Allah'ım... Ölüler de tuhaf!.. Gidelim.
(Meydandan çıkarlar)
(1. KİŞİ, 2.KİŞİ ve 3.KİŞİ yeniden Meydan'a gelir. 1.KİŞİ usul usul yaklaşır etrafına bakar, çekiniyordur. Sahne'nin sağından da 2.KİŞİ gelir. Hızlı yürür. 3. Kişi daha sonra gelecektir.)
1.KİŞİ: (2.KİŞİ'nin gelişini görerek) Birader... Birader... Nereye geliyorsun. Burda devlet var. Bu kadar çekinmesiz nasıl gezersin.)
2. KİŞİ: AK Parti'ye üye oldum. Bana karada ölüm yok, havada da.
1.KİŞİ: Ne düşündüm biliyor musun? BUnlar Apo'yu 1999'da yakaladılar ya, çökertemediler örgütü.
1.KİŞİ: Abi üstelik liderleri. Senin AK Parti de barış yaptı.
1.KİŞİ: Söyleme her yerde.
2.KİŞİ: Abi ben futbolcuyum ayrı. Vatanı düşüneyim dedim, aklıma bu geldi.
1. KİŞİ: Sen de demokrat lümpenler gibisin. Kavraman gerekiyor: Düşünürsen ölürsün.
2. KİŞİ: Düşünmüyorum.
1.KİŞİ: Kavrayışsız! Düşünüyorsun, durmadan düşünüyorsun.
2. KİŞİ: (ES) AK Parti nasıl? Orası iyi mi?
1.KİŞİ: İyi. Beni daha ihraç etmediler.
2.KİŞİ: Bir şey mi dedin?
1.KİŞİ: Demokrasi gelecek mi dedim.
2.KİŞi: Bana diyorsun ama sen de düşünüyorsun.
1.KİŞİ: Yok parti ya o yüzden. Biraz sesimi de diyaframdan verdim. Çok güzel kızlar var ama başı kapalı.
2.KİŞİ: Arkadaşın olur...
1.KİŞİ: Yalnızım. Evet. Sonra... Böyle de güzel dedim. Yani olmasa da... (omuz silker) olur.
2.KİŞİ: Düşünen var mı orda?
1.KİŞİ: Yok.
2.KİŞİ: Oh iyi.
1. KİŞİ: Gazete okuyorsun havası var.
2.KİŞİ: Bazen.
1.KİŞİ: Yapma bunu.
2.KİŞİ: İnternetten okuyorum. Almadım.
1.KİŞİ: Hiç mi?
2.KİŞİ: Cumhuriyet okumuşluğum var.
1.KİŞİ: Ne zaman?
2.KİŞİ: Çocukken. babam alırdı.
1.KİŞİ: Sonra?
2.KİŞİ: Askerde bıraktım. Bir onu bıraktım. Sigara içiyorum hala.
1.KİŞİ: Söyleme.
2.KİŞİ: Neden?
1.KİŞİ: Erdoğan kızıyor. Partiden ihraç edebilirler. Ben gidiyorum, 3.KİŞİ geldi mi?
3.KİŞİ: (Bir ucundan bir ucuna sahnenin koşarak geçer, çıkar sahneden) Aynasızlaaaaaaar geliyooooorr...
1.KİŞİ: (Arkasından bağırarak) Sağ ol.
(1.KİŞİ koşar adım çıkar)
2.KİŞİ: Komutanımın adı Yusuf'tu. İnşallah yaşıyordur. (Omuzları düşük sahneden çıkar)
(Önce Bahriye Üçok'un silüet gelir sahneye, arya gibi şarkı söylerler, şan tekniği...)
BAHRİYE ÜÇOK'UN SİLÜETİ:
Ölüm... Ey ölüm!
Eve kitaplar geldi
Bomba koymuş hainler
Hatırlamıyorum... Hatırlamıyorum.
Bizi kim öldürdü ey Tanrım!
TANRI'NIN SESİ: Allah bilir, Allah bilir.
(Taner Kışlalı'nın silüeti gelir, gelirken şarkıdaki mısrasını söyler)
TANER KIŞLALI'NIN SİLÜETİ: Devlet de bilir...
TANRI'NIN SESİ: Devlet bilmez, failler meçhul.
(Papaz Santarino'nun silüeti gelir hızlı şekilde)
PAPAZ SANTARİNO'NUN SİLÜETİ: Bu ülkede aydın olmak zor, Papaz bile...
(Bu sırada Işın Karaca'dan Çakma şarkısından kuple girer. Sahneye 1.ve 2.Polis girer. Silüetleri fark etmezler.)
1.POLİS: Yemin ediyorum bıktım.
2.POLİS: Graham Fuller gelmiş. Ilımlı İslam'ı soktu.
1.POLİS: 15 Temmuz olayından aranıyor. Burdaymış 15 Temmuz'da, AK Parti öyle iddia ediyor. Biz de mi?..
2.POLİS: Adam yoktum diyor. Beyanat vermiş. Yakalasak olay olacak.
1.POLİS: Yakalayalım. Bulursak tabii.
2.POLİS: Demokrasi Tuzağı bende var.
1.POLİS: İyi mi?
2.POLİS: Bize gelince demokrasi tuzağı.
1.POLİS: Bunlar böyle birader Amerikalıların hepsi Yankee. Neyse... Halk gelmiyor meydana. Halkı kontrol etmek gerekiyor, kaçırmış olamayız. 3 kişi çete oluyor bir araya gelirse. İyi kollayalım meydanı. Hafiye polisler de yok.
2.POLİS: Çakma Abi, analizi çakma Graham Fuller'in.
1.POLİS: Zokayı yuttular ama.
2.POLİS: Sen İslamcı değil misin?
1.POLİS: Sen?
2.POLİS: Arada sırada.
1.POLİS: Ben de.
1.KİŞİ: (Konuşarak girer sahneye, Işın Karaca'nın şarkısı biter.) Ben en çok Ramazan Ayı'nda İslamcıyım.
1.POLİS: (Öksürür) Sen nereden çıktın.
1.KİŞİ: Kulak misafiri oldum.
1.POLİS: Neye?
1.KİŞİ: İslamcı oluşuna.
2.POLİS: Sen bizi mi fişliyorsun.
1.KİŞİ: Yok Abi, ben futbolcuyum.
1.POLİS: Graham Fuller'i gördün mü?
1.KİŞİ: Yok Abi, nerden göreyim.
1.POLİS: Bana düşünce suçlususun gibi geliyor.
1.KİŞİ: Allah Kur-an çarpsın değil.
2.POLİS: Görürsen karakola haber ver.
1.KİŞİ: Yok Abi, ben şahitlikten korkarım. Abi ben gideyim mi? Devleti seviyoruz, size bayılıyoruz.
1.POLİS: Sen mi?
1.KİŞİ: Abi herkes. (sahneden çıkar)
2.POLİS: İlk tanık tanımıyor. Görsek çıkarırız ama Graham Fuller'i. Neyse meydanda kimse yok. (Başını kaldırır silüetleri görür) Manyaklar burda. Yemin ediyorum garip. İnsan Öbür Dünya'dan kaçar mı?
1.POLİS: Abi niye ılımlı İslam?
2.POLİS: Kimse de sormadı birader. Özal'dan beri böyle. Yeni polisim o zaman.
1.POLİS: Erdoğan'la tam oldu. Neyse... (Silüetlere) İyi akşamlar. (Sahnede direk aydınlanır, lamba yanar)
SİLÜETLER: (Birlikte) İyi akşamlar.
1.POLİS: Graham Fuller'i arıyoruz. Biz gidiyoruz şimdi. Meydan'da bir şey olabilir... Bize haber verin, karakola da gelebilirsiniz görürseniz Graham Fuller'i, arkadaşlar alır ifadenizi.
SİLÜETLER: Gelen var, giden var.
1.POLİS: Gelen geldi mi?
SİLÜETLER: Geldi, geldi, gittiler hemen. Bir şey olursa söyleriz.
2.POLİS: Hadi görüşürüz.
Graham Fuller Şarkısı girer diğer adıyla “Ilımlı İslam Şarkısı”
GRAHAM FULLER ŞARKISI (Hareketli bir Anadolu ezgisi öneriliyor)
(Silüetler dans etmektedir. Hepsi sahneye gelir şarkıya katılır. Birlikte söylerler şarkıyı)
Ilımlı İslam, ılımlı İslam
Allah’ın Amerikalısı
Türkiye kendisinin mi ülkesi
Analizcidir kendisi
Sol ayyuka çıkınca
Antikominizm Derneği yetmemiş
Bir de ılımlı İslam girmiş
İhtilal sonrası demokrasi’ye
Yediğimiz içtiğimiz İslam
Çok beğenmekte İslamla Türkiye’yi
Öve öve bitiremiyor
Bir de FETÖ seviyor
Bundan sonrası sizin konunuz
Biz oyundan sonra Meyhane’deyiz
Vardır tabii ki söylenenler hakkında sizin fikriniz
(Sahne’den çıkarlar)
ANLATICI: Temaşa da Karagözle Hacivat eksik. Onlar da gelsin Meydan’a. İzninizle, ben bu sahnede çıkıyorum. Biraz çay vs. mola.
(Oyuncu olarak Karagözle Hacivat gelir. Geleneksel kostümünü gitmişlerdir.)
KARAGÖZ: Abi benim Cumhuriyet’de işim ne?
HACİVAT: Oynuyorlar Karagözüm, bizi de oynuyorlar.
KARAGÖZ: Bıy bıy bıy… Osmanlı bitti mi?
HACİVAT: Yok Karagözüm, hala hayranı var.
KARAGÖZ: Kimlermiş.
HACİVAT: Bildiğin gibi Karagözüm, aşırı sağla AK Parti.
KARAGÖZ: Gel seni selamlayım. (Tokalaşırlar, kafalarıyla ülkücü selamı yaparlar.) Bıy bıy bıy… Bizi niye çağırdılar.
HACİVAT: Türkiye hakkında sual cevaplamamız için.
KARAGÖZ: Sordular mı?
HACİVAT: Sordular iki gözüm.
KARAGÖZ: Soru ne Hacivat?
HACİVAT: Yeni Türkiye mi, Eski Türkiye mi?
KARAGÖZ: Yeni kereste, eski kereste mi, kerestenin hepsi bir, teres!.. (Başıyla Hacivat'ın başına vurur.)
HACİVAT: Ne yapıyorsun Karagöz'üm.
KARAGÖZ: Kereste mi kaldı, ormanlar yok olmuş.
HACİVAT: Nerde okudun?
KARAGÖZ: Mecmuada. Orman vasfını yitirdi diyip tarım arazisi ya da emlak yapıyorlar üstüne. Yangınlar da cabası.
HACİVAT: Neyse Karagöz'üm Eski Türkiye mi daha iyi, yeni Türkiye mi dedim.
KARAGÖZ: Ha öyle mi?.. Valla eskisi de iyidir, yenisi ne?
HACİVAT: Bilmiyorum Karagöz'üm. Kimse bilmiyor aslında.(ES)
KARAGÖZ: Mecmuada okudum Hacivat, bu Cumhuriyet'de herkes alafrangaymış.
HACİVAT: O eskidendi Karagözüm. Şimdi hem alaturka hem alafranga.
KARAGÖZ: Alafranga adetler gelmiş.
HACİVAT: Gelmiş, gelmiş de bize dediler ki... Çok muzdarip olmuş halk. Katliamlar, idamlar...
KARAGÖZ: Aman Hacivat, katliamın olmadığı Osmanlı mı vardı. Cumhuriyet'de de olmuştur. Ne vadediyor Yeni Cumhuriyet?
HACİVAT: Bilmiyor kimse. Ama güya faşist değiller. Eski Türkiye alışkanlıkları diyorlar her şeye. Erdoğan diye biri var, ülkeyi o yönetiyor.
KARAGÖZ: Mecmuada o da vardı. Kaşının üstünde gözün var diyor herkese, herkes de ona diyor.
HACİVAT: Ne yaparsın Karagöz'üm kavga alıp başını gitmiş.
KARAGÖZ: Karga alıp başını mı gitmiş. Sen kargan nerde mi diyorsun? Karga da sensin, kaburga da. Karga senin babandır. Bıy bıy bıy! Al! (Kafasına kafasıyla vurur)
HACİVAT: Aman Karagöz'üm niye vuruyorsun?
KARAGÖZ: Sen bana karga demedin mi? Ben gaga burunlu muyum.
HACİVAT: Aman efendim estağfurullah.
KARAGÖZ: Karga burunlu olamıyor muyum? Sen bana mobbing mi uyguluyorsun. Alırım ayağımın altına. Al sana! (Kafasıyla vurur Hacivat'ın kafasına)
HACİVAT: Yok Karagöz'üm ben hiç ayrımcılık yapar mıyım?
KARAGÖZ: Patates benim burnum. Acıkınca kızartıp yiyorum. (Noel Baba gibi güler)
HACİVAT: Latifen de güzeldi Karagöz. Neyse, şimdi hangisi iyi, seyirciler bizden cevap bekler.
KARAGÖZ: Tarihin sayfasından çıkıp geldim. Cevap vermeden olmaz. Bence eskisinden faşizmi arındırmak gerekiyor.
HACİVAT: Hah şöyle be Karagöz'üm. Ne yapmak gerekiyor peki?
KARAGÖZ: Faşizmle yüzleşmek gerekiyor.
HACİVAT: İyi dersin de bunlar faşist, sonra öldürmesinler.
KARAGÖZ: Sen kim ölürse gülüyorsun, katil! Al sana!..
HACİVAT. Gülmedim Karagöz'üm. Bu faşistler öldürür dedim.
KARAGÖZ: Fahiş mi dedin. Bir de vatan mı satılık.
HACİVAT: Sen iyice uydurdun be Karagöz'üm. Sağır duymaz uydururmuş. Vatanı niye satsınlar.
KARAGÖZ: Oldu şimdi. Ne fahiş, ne bahşiş mi? Fahiş, bahşiş, faşist. Örnekseme yoluyla çoğalttım. (Noel Baba gibi güler).
HACİVAT: Faşistleri ne yapsınlar?
KARAGÖZ: Çuvala koyup duvara atsınlar.
HACİVAT: Aman kimse duymasın. Bizi de öldürürler.
KARAGÖZ: Ben öldüm, sen ölmedin mi?
HACİVAT: Öldüm öldüm. Başımızı kestiler hatta.
KARAGÖZ: Başımız kurban olsun, hala bizi arıyorlar. Doğrucu Davut Karagöz'le, kalender Hacivat. Hadi artık biz gidelim Hacivat. Faşizmden arındırsınlar, alafranga kalsınlar. Alaturka olmak isteyen de olsun.
(Çıkışa yönelir) kal sağlıcakla.
HACİVAT: Bekle Karagöz'üm geliyorum. (ES, Birden) Bir şarkı söyleseydik.
KARAGÖZ: (Hacivat'a doğru yürür, şarkıya başlar)
Selviler selviler
Kara kaplı selviler
Kırmızı çizgiyi aşmış
Bizim bildiğimiz kefereler.
HACİVAT: (Şarkı söyleyerek)
Bilmez miyim o selvileri
Boy attılar Osmanlı'dan bugüne dek
KARAGÖZ: (Şarkı söyleyerek)
Gelir oyunun mahlası
Hacivat söyler bu işin sonunu:
Faşistler budansın
2.yy.'da Türkiye özgür Türkiye olsun
Kimseye batmaz özgürlük
Benim sözüm diktatörlere
Ah bir de o selvilere
KARAGÖZ: (Şarkı söyleyerek)
Karagöz'le Hacivat söyledi sözü
ÇIkar sahneden iki gözüm
Düşünceler vurulmasın
Düşünürler asılmasın
Derisini yüzdü Hallac-ı Mansur'un cümle alem
Tanrı da içimizde
Bu kalem bizi hiç mi yazmasın
(Selam verirler. Sahneden çıkarlar.)
(Ümit Özdağ sahneye gelir)
ÜMİT ÖZDAĞ: Beni de yazmışlar, beni de yazmışlar. Ne işim var oyunda?
1.KİŞİLKorkarak) Hih! Abi valla seni beklemiyordum. Ödüm koptu.
ÜMİT ÖZDAĞ: Nerde bu yazar? Beni de yazmış.
1.KİŞİ:Abi ne bileyim? Bizi yazmış, seni de yazmış. Başka kimi yazmış?
ÜMİT ÖZDAĞ: Bilmiyorum. (ES) Sen kimsin?
1.KİŞİ:Ademoğlu. Sıradan biriyim.
ÜMİT ÖZDAĞ: Söyle ona onu burda bekliyorum.
1.KİŞİ:Bulursam söylerim abi.
ÜMİT ÖZDAĞ: Teke tek kavga. Bileğine güvensin.
1.KİŞİ:Duymuştur Abi, gelir belki.
ÜMİT ÖZDAĞ: Gelsin!
1.KİŞİ:Ne güzel söyledin abi, bileğine güvensin. Ben gidiyorum abi. Görürsem söylerim, gerçi tanımıyorum Yazar’ı.
ÜMİT ÖZDAĞ: Söyle. Ben burdayım.
(1.KİŞİ çıkar)
ÜMİT ÖZDAĞ: Kendimi burda buldum. (Bir süre dolaşır, sonra sahnenin önüne oturur, ayaklarını sallar.) Gel be birader. Korkak değilsen gel!
YAZAR’IN SESİ: Gelmem kardeşim. Bekleme.
ÜMİT ÖZDAĞ: Sen kimsin?
YAZAR’IN SESİ: Yazar.
ÜMİT ÖZDAĞ: Kanınızda boğulun.
YAZAR’IN SESİ: Tehdit etmeyin.
ÜMİT ÖZDAĞ: Etmiyorum. Benim siyasal kariyerimde hiç tiyatro oyununda oynamak olmamıştı. Ne temaşası bu.
YAZAR’IN SESİ: Cumhuriyet meydanı.
ÜMİT ÖZDAĞ: Devlet üzerine mi?
YAZAR’IN SESİ: Evet. Düşünce özgürlüğü kapsamında biraz zülfiyare dokunuyoruz. Katliamları, idamları yargılıyoruz. Sonra lümpenleşen halk kitlesini…
ÜMİT ÖZDAĞ: Ben niye burdayım.
YAZAR’IN SESİ: Yazdım. Oyunda olun istedim.
ÜMİT ÖZDAĞ: Gidiyorum ben. (Çıkışa yönelir)
YAZAR’IN SESİ: (Sert arkasından) Kırmızı çizgiyi niye aşıyor bu bekçiler.
ÜMİT ÖZDAĞ: Aşmaz hiçbir Cumhuriyet’in bekçisi.
YAZAR’IN SESİ: Katliamlar, idamlar, bombalamalar, yağmalar…
ÜMİT ÖZDAĞ: Türk olmanın bedeli.
YAZAR’IN SESİ: Türk olmanın mı?
ÜMİT ÖZDAĞ: Duvar yıkılır.
YAZAR’IN SESİ: Kalsın, burda kalsın, duvar da yıkılırsa.... Revizyon peşindeyim ben, ülkeyi yeniden kurmayacağız.
ÜMİT ÖZDAĞ: Buda… Öyle dedin, buda ama biz hep varız.
YAZAR’IN SESİ: Hoşça kalın.
ÜMİT ÖZDAĞ: (Sahneden çıkarken) Dava açmayacağım. Fikrimi bir dahaki sefere sorarak sor: Burda olmayı ister miyim?.. Temaşa! Temaşa! Temaşa!... (sahneden çıkar) Solcular gidecek yeriniz de kalmadı!.. Hala bu zırvalıklar!
YAZAR’IN SESİ: Siz kimi kovuyorsunuz.
ÜMİT ÖZDAĞ.(Uzaktan) Kimseyi… Vicdanınızı başınıza alın. Biz hep varız.
YAZAR’IN SESİ: Naziler sizi öneriyor oy vermek için.
ÜMİT ÖZDAĞ: (Uzaktan) Organik bağımız yok, defalarca söyledim.
YAZAR’IN SESİ: Yol açmış olabilir misiniz?
ÜMİT ÖZDAĞ’IN SESİ: (Sesi yiterek) Zırva! Zırva!...
YAZAR’IN SESİ: (Sakin) Arkadaşlar perde!
I.PERDENİN SONU
(Sahnenin gerisinde barkovizyon’da deniz görüntüsü. Sahnenin önünde 1.KİŞİ, 2. KİŞİ, 3.KİŞİ oturmakta. Deniz sesi gelir sahneye. Hafif bir müzik.)
1.KİŞİ:Gidelim burdan.
2.KİŞİ:Gidelim.
3.KİŞİ: Lübnan’a gidebiliyoruz. Bir de Rusya’ya. Bir de Makedonya, Sırbistan, Arnavutluk, Laos, Tayland, Endonezya, Filipinler, Vietnam, Güney Kore, Arjantin, Hindistan’a…
2.KİŞİLAğlamaklı) Yeminle intihar edeceğim.
1.KİŞİ:Paramız ne kadar?
3.KİŞİ:Yok.
1.KİŞİ:Maaşı alınca ay başında gidelim.
2.KİŞİ:2 gün var. Gideriz.
3.KİŞİ: Nereye.
1.KİŞİ: Taylan’da.
2.KİŞİ: Olur.
(1.POLİS’le 2.POLİS gelir)
1.POLİS: Oooo… Bakıyorum deniz sefası. İçki içmiyorsunuz değil mi?
1.KİŞİ: Yok be abi. (Polis’i görür) Hih! Abi içer miyiz. 1008.yasak.
2.POLİS: Ne yapıyorsunuz burda.
2.KİŞİ: Biz gidiyoruz Abi.
1.POLİS: Nereye?
3.POLİS: Tayland’da.
2.POLİS: Savaş çıkacak oğlum.
1.KİŞİ: Çıkmaz Abi. Burdan iyidir.
1.POLİS: Sen Türkiye’ye laf mı söylüyorsun.
2.KİŞİ: Yok be Abi, 2003.yasak o.
2.POLİS: Kim koydu?
2.KİŞİ: Biz Abi, o da bizden olsun.
1.POLİS: Hadi gidin evinize. Burda gece vakti görmeyim sizi. GBT’nize bakmak için karakola gitmek gerekecek. Aranmıyorsunuz değil mi?
2.POLİS: Bakalım kimliklerinize, verin kimlikleri…
3.KİŞİ: Vermeyelim Abi. Meydan’a gelmedik. Meydan 7.yasak.
(Ters ters bakar polisler, kimliklerini uzatır üçü de)
1.POLİS: 1.Yasak ne?
2.KİŞİ: Konuşmak Abi.
3.KİŞİ: 2.yasak gülmek. Gülmeyeceksin Abi.
1.KİŞİ: 3.yasak grev abi.
1.POLİS: Greve gittiniz mi?
BİRLİKTE: Gitmişliğimiz var, üzerinize afiyet.
2.POLİS: Peki kaç yasak var?
1.KİŞİ: 54 bin abi. Erdoğan 54 bin kişiye hakaret davası açmış. Erdoğan hakkında konuşursan gözaltı, tutuklama...
1.POLİS: Makama hakaret diyor.
2.KİŞİ: Yok be abi, çok alıngan.
2.POLİS: Neyse... Kimliklerinizi merkeze bildirdik, görünüşe göre temizsiniz.
1.KİŞİ: Hatta 2.KİŞİ arkadaşımız AK Parti üyesi.
1.POLİS: A! Öyle mi?
2.KİŞİ: Daha ihraç etmediler abi.
2.POLİS: En çok CHP ihraç ediyor.
2.POLİS: Yok Abi, onlar da ihraç ediyor.
1.POLİS: Ne var AK Parti'de.
2.KİŞİ: Bildiğin gibi.
2.PARTİ: Niye girdin AK Parti'ye?
2.KİŞİ: Gözaltına alınmamak için abi.
3.KİŞİ: Biz futbolcuyuz Abi. Sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, futbolcu. O şarkıyı bilir misin Abi.
2.POLİS: Politik şarkılar mı dinliyorsunuz siz.
1.KİŞİ: Var abi, youtube'da var. Yasaklamamış devlet.
1.POLİS: Herkes kayıt altında. Devlet kim ne yapıyor bilir. Kaç kere tıkladın politik şarkıları.
1.KİŞİ: Abi yeminle Demet Akalın da dinliyorum.
2.POLİS: Demet Akalın da iyi.
2.KİŞİ: Abi biz gidiyoruz.
1.POLİS: Beyin göçü.
3.KİŞİ: Abi ülke size emanet. Gidelim artık.
(Kalkarlar)
3.KİŞİ: Yengeye selam Abi.
2.POLİS: Söyleriz.
(Sahneden çıkarlarken)
1.POLİS: Bu arada... Graham Fuller'i gördün mü?
1.KİŞİ: (Döner) Yok Abi. Kendisi burda mıymış.
3.KİŞİ: (1.KİŞİ'ye, fısıltıyla) Bildiğini söyleme... Tanıyor diye de gözaltına alırlar.
1.POLİS: (Dik sorar) Nerden tanıyorsunuz?
3.KİŞİ: Basından. Bir de kitapları var Abi. Çok beğeniyor Türkiye'yi.
1.KİŞİ: Görürsek haber veririz Abi. Biz şahit olmuyoruz ama, sevdik sizi.
1.POLİS: Oğlum herkes tanıyor Graham Fuller'i.
1.KİŞİ: Çok ünlü Abi. Ilımlı İslam.
2.KİŞİ: Af buyur devlet en iyisini bilir.
2.POLİS: Görürseniz söyleyin, karakola bildirin.
3.KİŞİ: Başımıza iş açamayız Abi, sen emin misin aradığına. Papaz'ı aldılar olay oldu.
1.POLİS: Onur meselesi.
1.KİŞİ: Sen bilirsin Abi. Neyse... Çok dolaşmayalım arkadaşlar Graham Fuller'i falan görürüz...
2.KİŞİ: Kim bilir ne yaptı?
2.POLİS: Hadi sağlıcakla...
3.KİŞİ: Görüşürüz Abi... Pardon görüşmeyelim Abi, lafın gelişi.
(Çıkarlar)
1.POLİS: (Kısa bir sessizlikten sonra) Ne ilginç... Hiç şair gördün mü?
2.POLİS: Gördüm... Gıyaben.
1.POLİS: Ben söyleşilerinde vardım.
2.POLİS: (Dik dik bakar 1.POLİS'e)
1.POLİS: Kampüs'e geldiler. Kampüs'te görevliydim. Edebiyat Kulübü çağırmış: Bahar Şenliği. Yakalıkları vardı, şair yazıyordu. Ne ilginç insanlar var.
2.POLİS: Neyse... Ülke bize emanet, halk da emanet ediyor duydun. Bir mısra hatırlıyor musun?
1.POLİS: Yok. Şiir'den falan bahsettiler, şiir okudular. Dedim ya ilginç insanlar var. Hadi gidelim, başka kimse yok burda.
2.POLİS: (Çıkarlarken şiir okumaktadır) Gıyaben bir şiir okuyayım: Sana gitme demeyeceğim/Ama kal Lavinya. Lavinya... (bıkkın) Evde hanım bekler.
(Sahne kararır, çıkarlar.)
II.SAHNE
(Meyhane. 1.KİŞİ, 2.KİŞİ, 3.KİŞİ meyhaneye gelmiştir.)
1.KİŞİ: Hayri'ye yazdırırız bu gece. Bir büyük kap dedim. 2 gün sonra hesap tamam dedim.
2.KİŞİ: Pasaport çıkartmamız gerekiyor.
3.KİŞİ: (Rakıları doldururken) Maaşlar pasaporta gidiyor.
1.KİŞİ: Abi biz niye CIO değiliz. Başka bir şey okusaydık. Endüstri MÜhendisliği, İşletme falan.
2.KİŞİ: Belediye'de iş bulduk, o da torpille.
3.KİŞİ: Bolu Belediye Başkanı dedi, torpilsiz kimse Belediye'ye giremezmiş, biz ne yapalım.
1.KİŞİ: Yok oğlum bizi alırlardı yine torpil olmasaydı. Ben 6 yılda bitirdim okulu, yüksek lisansı gibi ama lisans diploması verdiler. Afla dönenler doktoralı. Profesör olamadım bir tek.
2.KİŞİ: Sosyolog, Psikolog, Jeolog. Tembel tenekeyiz oğlum.
1.KİŞİ: Abi, işletmede kıtıbiyozdu, bakma havalı falan...
3.KİŞİ: Yok Abi çok havalıydı. Sanki Dünya'yı bu İşletme mezunları kurtaracak.
1.KİŞİ: Fark etmez oğlum Isparta'yı bitirsek, bir KOBİ'de CIO'yduk. Kazanırdık hepimiz.
2.KİŞİ: Aslında çok kıymetli Sosyoloji, Psikoloji ve Jeoploji. Kıymetini sonradan anladılar, biz mezun olduğumuzda. Bakma işletme mezunu olup defter tutan da oldu. Bizim kayınpederimiz Erdoğan mı oğlum.
3.KİŞİ: Harvard oğlum, Harvard mezunu. Yüksek Lisans.
1.KİŞİ: Bizimkisi daha kıymetli oğlum. 6 yılda bitti okul.
2.KİŞİ: Abi yaş 50'ye geldi hala bekarız.
1.KİŞİ: Ya kadınlar da tuhaf be oğlum. Heteroseksüel olmasam birbirimizle sevgili olalım diyeceğim. Yeminle.
2.KİŞİ: Annemden biliyorum; tuhaf!..
3.KİŞİ: Evlensen daha da tuhaf. Görüyorsun abi Rıdvan'ı. Bir evlendi hayatı kaydı. Biz 4 kişiydik. Şehla gözlerine hasta oldu kızın.
1.KİŞİ: Abi bir göz için evlenilmez ki.
2.KİŞİ: Neyse be oğlum...
3.KİŞİ: Tayland'da böcek mi yiyeceğiz.
1.KİŞİ: Ot, böcek, et.
2.KİŞİ: Çince öğrenmemiz gerekecek.
1.KİŞİ: Gidelim oğlum... Biri var, İngiltere'ye gitmiş. Yol parası o kadar. Sonra dönercide çalışmış, ortak olmuş, şimdi İngiltere'nin en zengini sayılır. Kurşun geçirmez camları var restoranın.
3.KİŞİ: Çin Mafyası kan mafyası oğlum. Yapılmaz.
1.KİŞİ: Bize ne oğlum. Mafya gelir belki mekana. Dönerci var mı ki?
2.KİŞİ: Ben hamburger yapabiliyorum, köftesi satılıyor.
3.KİŞİ: Köfteci en iyisi.
1.KİŞİ: Dün gece beddua ettim Erdoğan'a.
2.KİŞİ: Tutar inşallah.
3.KİŞİ: Ne dedin.
1.KİŞİ: Allah'ından bul dedim.
2.KİŞİ: Çok iyi demişsin. Bizi ilgilendirmiyor oğlum, gideceğiz. Kalanların sorunu.
1.KİŞİ: (Bağırarak) Gemiye miço olalım oğlum, çok para var. Ordan Tayland'a geçeriz.
2.KİŞİ: Bu olur. İyi fikir. (Kadeh tokuşturlar)
3.KİŞİ: Graham Fuller gelir mi ki?
1.KİŞİ: Bırak şu uğursuzu.
2.KİŞİ: Başına ödül koysalar yine de söylemem.
3.KİŞİ: Abi ajanlık da zor.
1.KİŞİ: Bize ne birader...
(Silüetler gelir)
1.KİŞİ: Abi yeminle ölüler burda. Bak bak. Duvarda hayaletler var.
2.KİŞİ: Yorgunluktan be oğlum. Hepimiz görüyoruz da o iş öyle değil. cehennemden kaçmışlardır diyeceğiz, yok!..
3.KİŞİ: Abi gidelim hakikaten burdan. 50 yaşımda şaftım kaydı. 80 yıl yaşasam gebereceğim.
1.KİŞİ: Abi ölüler bile sokakta. Her şey bizim başımıza geliyor oğlum; ölüler de bizi buluyor.
2.KİŞİ: Ya n'apar adama...
(Bu sırada içeri Graham Fuller girer)
3.KİŞİ: Abi geldi bizimkisi.
(Giriş'e bakarlar)
2.KİŞİ: Gidelim oğlum.
1.KİŞİ: Hacıdır o. İnsanlar çift yaratılmıştır.
2.KİŞİ: Ak Partili ya ondan oğlum. Muhafazakar.
1.KİŞİ: (Seslenerek) Abi rakıyı alıyoruz, mezeleri de. Bir paket rica ediyorum. Senin meyhanede hayaletler, kaçak aranan adamlar falan... Abi biz gideriz. Veresiye içiyoruz kusura bakma ama söylemeden olmazdı. Severiz seni Hayri!..
(Kalkarlar, Garson masayı toplar. Sahne kararır.)
(Sahne aydınlandığında Nazım Hikmet Bulvarı yazısını görürüz. Nazım'ın heykeli vardır. Herkes uçar gibi yürür. Girip çıkanlar olur sahneye. 1.KİŞİ, 2.KİŞİ, 3.KİŞİ girer. Gözleri çekik olmuştur.)
1.KİŞİ: Abi 15 yıl geçti, ne kadar değişmiş Türkiye.
2.KİŞİ: Parti kurulmuş yeni. Sol parti ilk kez iktidara gelmiş. Tayland'dan takip ettik.
3.KİŞİ: Abi herkes çok mutlu.
(1.POLİS'le 2.POLİS gelir)
1.POLİS: (Yaklaşır) Are you Turk?
2.KİŞİ: Abi yeminle tanıdım seni. Biz Taylan'dan geliyoruz. Hani deniz kenarında görmüştünüz bizi.
2.POLİS: Ne kadar güzel, demek hava alıyordunuz. Bir ihtiyacınız mı vardı, biz size bir şey mi sorduk?
1.KİŞİ: Abi yeminle çok değişmiş ülke. Erdoğan nasıl?
1.POLİS: İyi. Emekli gibi bir şey oldu.
3.KİŞİ: Yeminle mi abi.
2.POLİS: 3 dönemdir sol parti alıyor iktidarı. Duymuşsunuzdur, Devrimci Dayanışma ve Özgürlük Partisi. DDÖP.
3.KİŞİ: Abi dürt beni...
(POLİSLER dürter, sahne kararır, sahneye yatak getirirler ivedilikle)
Bir yatakta uyuyan 3 kişi olur.)
3.KİŞİ: (Kalkar yataktan) Abi düşmüş!
(Barkovizyonda gemi gitmektedir)
1.POLİS'LE 2.POLİS sahnenin önüne gelir.
1.POLİS: Gitmişler.
2.POLİS: Yakalayamadık.
(Sahne kararır. Barkovizyonda 10 dakika kadar sürecek Türkiye'nin karnesi belgeseli yayınlanır. Uluslararası endekslerdeki durumu/kırılgan ülkeler endeksi, akademik özgürlük endeksi, basın özgürlüğü endeksi, kriminal endeks gibi ve rakamlarla Türkiye'nin karnesi/gözaltılar, tutuklamalar vs. siyasi portresi...)
PERDE
Bu Hafta'nın 3.Sayı'sı
Merih Atak'ın Son Oyunları (Yarım Kalan Oyunlar)
Trump, Hamas'la İsrail'in Anlaşma İmzaladığını Açıkladı
09.10.2025
Hürriyet'in haberini aktarıyoruz
Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde yürütülen müzakerelerde, Hamas ve İsrail anlaşmaya vardı. ABD Başkanı Donald Trump, Gazze'de ateşkes planının ilk aşamasının onayladığını duyurdu. Trump yaptığı açıklamada, "Katar, Mısır ve Türkiye'den arabuluculara teşekkür ediyoruz." ifadesine yer verdi. Dışişleri Bakanlığı, ateşkes anlaşmasının "memnuniyetle" karşılandığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, "ateşkesin iki yıldır devam eden soykırımı sona erdirmesini temenni ediyoruz" denildi. Öte yandan İsrail ordusundan yapılan açıklamada, anlaşmanın memnuniyetle karşılandığı ve Gazze'deki birliklerin geri çekilmeye hazırlandığı belirtildi.
BU Hafta'nın 2.Sayı'sı
Son Olaylar
Kooperatifizm... (Teorileştiren Merih Atak)
*KOOPERATİFLER VE ÖZEL SEKTÖRÜ BİR ARAYA GETİREBİLİRİZ. ÖZEL KOOPERATİFLER. BU BİZE PAYLAŞIM GETİRİR, KÜÇÜK HİSSE, KAR GETİRİR. ÇOK ZNEGİN OLAMADIĞIN AMA EKONOMİK KOŞULU DÜZELTTİĞİN VE BİR ŞEY ÜRETTİĞİN SİSTEM, EKONOMİK OLARAK BÜYÜK AMA HİSSEN KÜÇÜK. BU PAYLAŞIM, BİREY OLARAK REFAH VE SORUMLULUK DEMEK. EMEKÇİ AYNI ZAMANDA YAŞAYABİLMEK İÇİN. AVRUPA’DA HER 5 KİŞİDEN BİRİ KOOPERATİF ÜYESİYMİŞ. INDEPENDENT HABERİ. (https://www.indyturk.com/node/300806/ekonomi%CC%87/avrupada-her-be%C5%9F-ki%C5%9Fiden-biri-kooperatif-orta%C4%9F%C4%B1%E2%80%A6-y%C4%B1llarca-kom%C3%BCnist-i%C5%9Fi-denilen). BU DURUMDA BÜYÜK KİTLELER HEM İŞTİRAKÇİ HEM DE EMEKÇİ OLUYOR. İŞSİZLİK SORUNUNU DA ÇÖZÜYOR. KOOPERATİF ŞİRKETLER…
EV KADINLARI 13 MİLYON KADAR, EV KADINI KAVRAMINI ORTADAN KALDIRABİLİRİZ, KOOPERATİFLER KURABİLİRİZ, AYAKLARI ÜZERİNDE DURAN KADINLAR OLUR. AYNI ŞEY HER 9 KİŞİDEN 1'i işsiz Türkiye’de biraz birikimi olan ya da bankadan çeken herkes kooperatif şirket kurabilir. Böylece enflasyon da dengeleniyor, üretilen mallar artıyor, ihracat kapısı açılıyor. Irk, dil, din ayrımı olmuyor kooperatif şirketlerdeki üyelerin doğal olarak. Paranın dili, dini, ırkı yoktur. Küçük bir araya gelmiş kooperatifler de olur ama üreteceğinde anlaştığın herkes ve ilkede, bir araya gelebilir.
Aylık herkes 100 bin alsa, tüm üyeler 100 ortaklı olsa. 10 milyon lira kar dağıtıyor demek, bu eğitim kurumunda olur. Özel okullar… diğelim ki herkes 1 milyon Lira sermaye koydu.
-
Dayanışma prensibi var. Daha özverililer. Ortakların çıkarları öncelikli.
-
Demokrasi kaçınılmaz olarak oluyor. Demokrasi dışı hareket edemiyor halk.
Dayanışma var, ücretler, fiyatlar vs. ortak belirleniyor, yönetim tartışıyor üyeleriyle ve feraget etmeleri gerekiyorsa ediyorlar. Örneğin aylık 70 bin lira’dan 100’e çıkaramayacağını söylüyor kar büyümesine rağmen yatırıma ayıracak, üyelerin durumu zorsa yatırım süresi uzatılıyor örneğin yeter oy alamayabilirler de. Emeğini satıyorsa aynı zamanda kooperatife rekabet eden emek olarak satamıyor emeğini. İşçi ayrıca çalıştırıyorlar tabii. Bu topluca bir şeyi yapmak anlamına da gelir, yani ortakların geceleri, eğlenceleri vs. iyi niyet, insan ilişkileri vs.
-
Hiçbir zaman çok zengin olamıyor ama ekonomik durumu düzeliyor. Hayal ortadan kalkınca kapitalizmin sorunu çözülüyor. Vahşi kapitalist olamıyor, çok emek az ücret vermek isteyemiyor, piyasa dengelenemiyor, enflasyon düşüyor. Hem emekçisi hem ortağı, ezme kapasitesi düşük sair işçiyi. El sanatları kooperatifi diğelim, takı üreticisi 100 kadın mağaza da açarak kazandığı parayla ya da sermayenin bir kısmıyla hem emekçisi, hem ortağı oluyor kooperatifin. 100 ortaklı şirket değil, koopretif şirket olması gerekiyor. Üyelere durumu yöneticiler yazılı bildiriyor ve toplantı yapılıyor. Yönetim değişebilir isterlerse vs.
-
Koop Afrikanca satın almak demekmiş.
Demokrasi ile kooperatif’in köklerini birleştirerek bir isim yapılabilir. Cooper şarapçı demek, democracy Cooper demokrasi kooperatifi demek. Cooperate işbirliği yapmak demek. Democrit cooperate demokrat işbirliği… adı da bu olursa örneğin, demokrat işbirliği olursa, kadın hakları vs. de giriyor işin içine, eşitlik prensibi giriyor, din, dil, ırk ayrımı kalkıyor, faşizme karşı da duvar olur. Yine tek başına iştirakçi var, bir de kooperatif çok.
Fakirlerin kalkınması için çok uygun, gelişmekte olan ülkeler uygulayabilir ve bu bölge gelişmekte olan ülkelerin olduğu bölge.
-
Patent kıymetleniyor. Ve yeni buluşların çıkmasının kapitalist açıdan pazarlayacağın önünü açıyor, böylece kapitalizmin gelişimi zorlayıcı (mecbursun gelişmeye) yönü kalıyor.
-
Ahlak da doğuyor, bakalım ona da… dayanışmacı, eşitlikçi, emeğe değer veren, ne olduğunu bilen, refahın seçme hakkını getirdiği, seçme hakkını eline aldığı için gelişen, gelişecek pek çok şeyi yapan sıradan şeyler olsa bile (para var huzur var), yardımlaşmacı bir kitle oluyor ve demokrat bir kitle. Bazıları komün yaşar o da onların sorunu. Kavga da kalmıyor, herkes üretici ve hisse sahibi. Huzur var toplumda. Ve lümpen değil asla, çünkü seçme hakkını kullanıyor. Seçim bir kavrayıştır. Satın alabilir oluyor iyiyi. İyi niyetli yazmıyorum bunu, seçme hakkın yoksa, kavraman da geri olur.
-
Kalkınma modeli.
-
Asla sistem kilitlenmiyor. Küçülmeye gidemez, işçi belki çıkarır ama aç kalır işçi çıkarırsa, üretim düşer ve enflasyon hep dengede olur. Çünkü kooperatif malları ehvendir ve iyi olduğu kanaati vardır, halk da destekleme eğilimindedir. Kooperatif dışı kalan halk memur vb. destekler çünkü piyasada rekabet ediyor. Serseri para yok piyasada %1 dışında, eksik rekabet yapsın. Hiç kooperatizm diye bir izm yok, şimdi ben buldum. Bu işler sanırım. Demokrat işbirliği de bir kültürdür. Otomobil sanayi bile kurabilirler. Asla Porch olamayacaklar zengin anlamında ama durumları iyi olacak.
-
Kapitalizmin taşı toprağı altın lafı da kalkıyor İstanbul vs. için, fırsatları değerlendirisen znegin olursun lafı da kalkıyor, köyünd ebile koopartif kurabilirsin, yol kenarında brkaç dönüme bir fabrika yaparsın 600 haneli köy diğelim, 100 kadar kişi zeytinyağı fabrikası kurar koopeartif olarak.
-
Kar hırsı törpüleniyor.
-
Daha iyi eğitim talep edeceksin çünkü kalifiye işçi sorununu devletin çözmesi gerekiyor, bu aynı zamanda senin çocuğun.
-
Özel hastanelere gitme olasılığın artacak, refah gelecek çünkü.
-
Biraz tutumlu olursan yurtdışına da gidebileceksin tatile.
-
Kapitalist ve işçi olduğun bir ahlak. Böylece burjuva emek veren biri olacağı için, tanımı değişiyor, yaşamı değişiyor.
-
Faşizme baraj oluyor.
-
İnanç özgürlüğü baki kalır, ama ökülitizm, spritüelizm gibi saçmalıklar ortadan kalkar, işçinin de burjuvanın da bunlara ayıracak zamanı yok ki ikisisin de.
-
Örneğin çiftçiler İMC usulü çalışıp büyük topraklar ekebilir, toprak satın alabilirler ve eşit hisseleri olur, kendileri de çalışır, hububat borsasında satabilirler buğdayını ya da bisküvit fabrikası kurabilirler ve işçi çalıştırabilirler vs.
-
Enflasyon düşüyor, develiasyon düşüyor, kurun ekonomik büyüklüğün de arttığı için yüksek oluyor ve kalkınmış ülke oluyorsun.
-
Bu model az gelişmiş, gelişmekte olan ve geri kalmış her ülkeye önerilebilir.
-
Almanya oluyor bir tür, ama tek başına ya da aile şirketleri değil, kooperatiflerin çok olduğu bir ülke oluyor. Örneğin 1000 kişi ustabaşı ve mühendis TOGG gibi otomotiv fabrikası kurdu 1850 kişi çalışıyor, kendisi de işçisi ve 850 işçi daha alıyor. Enflasyon %3,5'lara düşüyor. Çalıştığı için ücret alıyor, daha düşük tutma eğilimi oluyor ücretleri, kar payı ve yatırım parası kazanabilsinler diye. Yani, 2700 olan asgari ücret, 23 bin'e çıktı, onbinler, milyonlar konuşulmuyor, ev fiyatları da 100 binlerle anlıyor. Eski enflasyonun düşük olduğu zamanı düşünün.
-
Görünmez el de piyasayı düzenliyor. Serbest piyasa ekonomisi oluyor.
Teorinin Sahibi: Merih Atak. Bu geliştirilebilir entellektüellerden bazılarıyla bir araya gelerek. -
Herkes sanat alımlayıcısı olur, resim alır, sergiye gider, bahçe heykeli yaptırır, tiyatroya gider vs.
-
Ve varoş kalmıyor. Herkes belediye başkanı'nı indirebilecek güce sahip olur, eşit vergi verdiği belediye'ye hizmet baskısı yapar, kendi evini de sağlıklı inşa eder.
-
Herkes rekabet etmek yerine farklı bir ürünün fabrikasını kurarsa, o ilde ürünü çok satılacağı için, bir il bile geçimini sağlar. Örneğin Eskişehir'de 600 bin küsur seçmen var. 600 bin kişilik pastadan ayda 10 bin ürün satsa bile, diğelim ki takı olsun bu, 600x10.000=6 milyon Lİra gelir elde eder onu da 100'e bölersek 60 bin Lİra maaş verebilir 100 ortağına. Bir de işçi olarak çalıştığı için 30 bin Lİra maaş alsa 90 bin Lİra'lık kazanç evine girer. Daha fazla üretirsen ihraç edebilirsin ve Dolar girer hesabına. Buna bir de atölye parası, malzeme parası giriyor, çok düşük fiyata takı malzemeleri. 1000 Lİralık masrafla sanırız 400-1000 arası takı üretebilirsin. Bir atölyede çalışırsınız, adresi olan bir iş yeri, ayrıca leğim vs. kullanmak gerekir vs. İş bölümü yaparsın, pazarlayan kooperatif başkanı, sekreter vs. olur. Bu da bir örnek.
-
Tüketim artıyor, piyasada para oluyor vs.
BU Hafta'nın 1.Sayı'sı
Kooperatifizm
ÖNE ÇIKAN HABERLER
2023 yılından beri lider bir Haber Dergisi olan Dervişin Zikri, dünyanın her yerinden çok çeşitli haberleri devamlı olarak okurlarına iletmektedir. Ekibimiz öncü sektörel uzmanlardan oluşmaktadır. Tüm gelişmelerden anında haberdar olmanızı sağlamak için daima elimizden geleni yapıyoruz. Aşağıda yer alan en son haberlerimize bir göz atın.

200 TL'nin Tragedyası
Dolar 27 Lira’yı geçti, seçimden sonra hızla yükseldi. Asgari ücret ise 13.414 Lira. Enflasyon ise ENAG'a göre %128 seviyelerinde. TÜİK'e göreyse geçen yılın Ağustos ayına göre %58,94 gerçekleşti Ağustos ayı enflasyonu.
200 Lira, en yüksek para nakit olarak. Bu da 200 Lira’nın varoluşuyla gelen tragik hatası. Ama ne yapabilir, yazgısı bu, TL Ailesi’nde basılan her son para gibi. Borcunuz milyarlar bile olsa vereceğiniz para 2oo Lira’lardan oluşuyor en fazla nakit olarak. Haklılığında ısrar tragik hatayı getirir. Sonunda Kreon kazanır. Tragedya Kreon’un kazanmasıyla biter. Bu kazanım aslında Kreon hayatta kalsa bile tragik kahramanın ölümü ve Kreon’un aslında sevdiklerini kaybedişiyle başka şekilde ölüşüdür. Katarsise gelince hepimiz 2oo Lira’yla özdeşleşmiş durumdayız, alım gücü 50 Lira seviyesinde olsa da. Ceza alması, 200 Lira’nın ölümü vatandaşın sağalmasını sağlayacak. Elindeki en büyük para ölmüş, yerine 500 Lira geçmiş olacak 200 Lira’nın bir zamanlar ki değeriyle.
Sanki, Antigone 200 Lira. Savaş meydanında ölen 100 ve 50 Lira’ların (kardeşlerinin) gömülmesini istiyor. (Cenaze törenini hak edemeyen bir para olabilir mi? Her para, kutsal olduğu için gömülmelidir.) Kreon Erdoğan ise, karaborsa, devalüasyon, dış güçlerle (sık sık vurguladığı gibi), 5-10 Lira değerine düşen 50 ve 100 Lira’yı savaş meydanında kurdun kuşun parçalayarak yemesine bıraktı. TL’nin TC tarihi boyunca ABD Doları’yla ilginç yazgısı, 200 Lira’nın da peşini bırakmıyor. 200 Lira sonunda intihar edecek. Üstelik Kreon Erdoğan’ın 500, 1000 Lira’yı basmak istememesi yüzünden hepten ölecek.
Antigone’yi hatırlayalım. Antigone’ye Kreon’un oğlu aşıktır ve nişanlıdırlar da. Başlangıçta Antigone’yi savunur, umutsuz bir geri dönüş cezasından istemiyle Kreon’la konuşur. Kardeşinin gömülmesini isteyen Antigone tek başına bir mağaraya kapatılıp ölüme terk edildiğinde intihar eder, Kreon’un oğlu da. Ekonomi Bakanı Mehmet Şahin de, Maliye Bakanı olarak enflasyonun düşme sözünü veremese de, Erdoğan Ekonomisi’nden dönmeye çalışarak TL’yi kurtarmaya çalışmaktadır. 200 Lira intihar ettiğinde, ki bir mağarada tek başına ölüme terk edilmiştir, Mehmet Şahin de intihar edecektir kaçınılmaz olarak. Kreon Erdoğan, 200 Lira’nın üzerini para basmamakta ısrar edişinden vazgeçtiğinde 200 Lira da yoktur, Mehmet Şahin de.
200 Lira, canlıyken Hades’e gönderilen ilk ölümlü paradır 21 yıllık AK Parti tarihi içinde. Henüz hayatta ve Kreon’la kavga etmektedir. Bir tarih vermek gerekirse 1-1.5 yıl içinde intihar edecektir. Tanrıların buyruğunu yerine getirdiği için mutludur ama ölüm kolay değildir. 100 Lira’nın yerini almış, gömmüştür bir anlamda 100 Lira’yı ve 50 Lira’yı çoktan. Bu Kreon tarafından affedilmez. Kaçınılmaz olarak 50 Lira değerine düşen 200 Lira, 20-10 Lira değerine düştüğünde ve bunu koruduğunda, TL Aile’sinin yazgısını yaşayacaktır. Kavga 1-1.5 yıl daha sürer, sonra oyun biter. Karaborsacılar, dış güçler artık rahat edebilir. Seçim erken olmayacaksa da bir yenilgi yaşayacaktır Kreon Erdoğan.

Okçu Ustası Kılıçdaroğlu
Bir arkadaşım anlatmıştı bu fıkrayı: En iyi okçu ustası ok atmayı bilmeyendir. Fıkra burada bitiyor. Kılıçdaroğlu da ‘Sağ mı kaldı, sol mu kaldı’ değişiyle ok atmayı bilmeyen en iyi okçu ustası oldu. Eğer işçinin emeğini almasında, hakkının hayata geçirilmesinde sorun varsa, sol da sağ da söz konusu. “Hak, hukuk’tan bahseden Kılıçdaroğlu, işçi sorununu da unutmuş görünüyor. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı, Aristoteles gibi söylersek “En iyi sendika göklerdedir’le çözülemiyor. Kapıcıları örgütlemeyi düşünen Kılıçdaroğlu muhbir mi bilinmez ama, ülkücü, İslamcı sendikalar da göz önüne alındığında fişlenmiş vatandaş öneriyor halka. Ayrıca “Devleti milletin denetleyeceğini” söyleyerek ve vadederek yabancı ülkelerin de kaçınılmaz olarak TC’yi denetleyebileceğini söylemiş oldu. Şeffaf devlet değil halk tarafından denetlenen devlet, devlet sırlarının ifşası, Kılıçdaroğlu’nun seçim vaatlerinden biriydi.
AB, Amerika Komisyonları, Gençlik ve Kadın Kolları’ndan oluşan CHP, bu haliyle lümpen parti. Geriye faşist olduğunu ilan etmek kaldı.
Ne olacak CHP’nin hali. Altı oku olan, sürekli devrim ilkesini sağ mı kaldı sol mu kaldı’yla ortadan kaldıran Kılıçdaroğlu işçi, köylü ve memur’dan oy istedi. 8’li masa da oldukça ilginçti: Asena ve DYP’li Meral Akşener’in İYİ Parti’si, DYP, Mühendis olup Ekonomi de Yüksek Lisans yapınca en iyi ekonomist olan light motif, sürekli önümüze gelen, kişi başı hasılanın 1o.ooo Dolar oluşuyla Babacan yani DEVA ve utanmadan düşük profilli Başbakan dedikleri Davutoğlu yani Gelecek Partisi ve 28 Şubat’ta tankları yürüttükleri bir zamanların Refah Partisi’nin ve Sivas Katliamı sırasında Belediye Başkanı olan Karamolloğlu, Yeşil Sol Parti ve Suriyelilerin gönderilmesini isteyen, beyanatlarında ötekiye düşman, havadan nem kapan Zafer Partisi.
En iyi okçu ustası Kılıçdaroğlu ise ok atmayı bilmemesine rağmen seçimleri yine kaybetti. Bir zamanlar ulusalcı olan kanat yokken, sosyal demokrat kanat da -ki öyle biliniyor parti olarak- CHP’yi terk etti ihraçlarla ve küskünleşerek ve Ülkü Ocakları Eski Başkanı’nın da üye olduğu parti oldu. Sosyal Demokrat mı kaldı, Atatürk mü kaldı diyerek, oku olmayan okçu ustası Kılıçdaroğlu 2023 seçimlerinden yenildi ama zaferle ayrıldı. CHP’nin oyu %28’lere yükseldi, ki TBMM’ye giren milletvekili oranı %21’di bir önceki seçimde. Eski oy oranı %25,06’yı hatırlayacak olursak %3 puanlık artış, Kılıçdaroğlu’nun ok atmayı bilmemesinden kaynaklanıyor. Ambleminde 6 oku olan CHP, ok atmayı bilmeyen Kılıçdaroğlu’yla %3 puan yani 1.5 milyon insanı etkileyerek yükseldiyse, CHP biraz daha ne yaptığını bilmez olduğunda kesin seçimi kazanacaktır. Belediye Seçimleri’nde Belediye Başkanları yarışacağı için belediyelerini korusa da bu genel seçimler için bir şey söylemek, bir 5 yıl sonrası için projeksiyon yapmak doğru olmaz. Biraz daha saçmalaması 2028 seçimlerinde beklediğimiz şey. Kolay gelsin Kılıçdaroğlu.
Gelecek Sayı
Ezilen Kadınların Öfkesi
Gericiliğe Bakış ve İslam Aydınlanması
Gelecek İç Savaş mı, Askeri Darbe mi Geliyor
Kitap Tanıtımları
Ahmet Ümit'in Yazarlığı
Politik Fıkralar
Pratik Yemek Tarifleri, İçki ve Meze Yapımları
Editör'den Birkaç Söz...
Sona yaklaşmış bulunuyoruz. Çağ; savaşlar, emeğin düşük satın alındığı enflasyonların çok olduğu bir çağ. Mutlu günler yaşadıysak da artık eskide kaldı. Çalışma yaşamı, ekonomik ağır yük, ders yükü genç kuşak için, orta yaşlılar için çocuklar... Mutluluk uzak. Çocuklar bile güldürmüyor bizi. Devrim yapmanın sırası. Bunu fısılda. Birine, birilerine "Devrim yapmanın sırası" de. Arkadaşlarınla devrim yap, sonra milyonlar birleşir belki. Bunun şaka olmadığını bil. Gül, para harca harcayabiliyorsan bu ekonomik koşullarda, paylaş. Çalış ve çalışmayı bırak kendi isteğinle. Bir iş yerine 350 kişi başvursa da çalıştığın iş yerinde onursuz bir iş yaşamı varsa ve hakların çiğneniyorsa gemileri yak. Tembel olmayı seç. İnsanlara yardım et. Özgür olmayı düşle. İşçilerle omuz omuza ol ve bir zamanlar işçi olduğunu unutma biraz durumun düzeldiğinde -nasıl'ı olur-, sonra yine işçi olacağını… Kaç alabildiğince… Yanına kitap, dergi, gazete almayı unutma kaçarken. Ve bizim yanınızda olduğumuzu...
Saygılarımızla,
Dervişin Zikri haber Dergisi Editörü

DERVIŞIN ZIKRI HABER DERGİSİ
Bu Haber Dergisi üzerinde çalışmaya tek bir hedefle başladık: Okuyuculara en sevdikleri konularda iletişim kurabilecekleri bir platform sağlamak. Kapsayıcı olmaya ve kişisel veya profesyonel ilgi alanlarınızla ilgili konulara odaklanmaya çalışıyoruz. Özel hikayeleri doğrudan kaynağından sunmak için aralıksız olarak çalışıyoruz Özenle seçtiğimiz yazılara aşağıdan göz atın.