top of page
zenci 5.jpg

DERVIŞIN ZIKRI HABER DERGİSİ'NE HOŞ GELDINIZ

Afro Türk vatandaşlarımıza sevgilerle...

Ülke Gerçekliği İçinde Atatürk Gibi Yapıyoruz ve Savaşsak Bile İçmeyi Bırakmıyoruz. Bu Gece Biraz da Müzik... Sofulara... Müzeyyen Senar-Haydar Haydar

Hamiyet Yüceses - Gamzedeyim Deva Bulmam

Güzide Kasacı Böyle Bir Kara Sevda Kara Toprakla Biter 1972 Plak

Sevilen Sanat Müziği Şarkıları...

Muazzez Ersoy-Gönül Penceresinden

https://www.youtube.com/watch?v=S2T73bbBeGA

Melihat Gülses - Kalbe Dolan O İlk Bakış

https://www.youtube.com/watch?v=IN0f1t4PD34

Damar Şarkılar...

Esengül - Taht Kurmuşsun Kalbime 

https://www.youtube.com/watch?v=nVICr85sCTc

Gönül Akkor - Seni Yakacaklar

https://www.youtube.com/watch?v=4rul5T6uw3Q

Türk Pop Müziği Sanatçıları olmalarına rağmen müzik alt yapısı nedeniyle bu şarkılarında damar bir şarkı söyleyen Meral Zuhal İkilisi'nden Kaybolmuşum Dünya'da

https://www.youtube.com/watch?v=-XWxQtv2rLc

Handan Kara - Sevemedim Kara Gözlüm 

https://www.youtube.com/watch?v=K2oo9XKIXBg&list=RDK2oo9XKIXBg&start_radio=1

Bizden Şarkılar...

Hüsnü Arkan & Rojin - Dağlar

https://www.youtube.com/watch?v=P6EFB0PiDOw

Birsen Tezer - Aşk Bu Değil

https://www.youtube.com/watch?v=Lhytl0TY8Qw

Ne hallerdeyim şarkısı... Durum. Yüzyüzeyken Konusuruz - Kendi Evimde Deplasmandayım

https://www.youtube.com/watch?v=8nL8izzzu7A

Onun Bir Sevdiği Var | Manuş Baba

https://www.youtube.com/watch?v=WbzfwDxnNAY

İş icabı aşklara... Flört - Aşk Böyleymiş Meğer ve Flört - Kolay Mı Sanki

https://www.youtube.com/watch?v=QDEJpsNQgrw

https://www.youtube.com/watch?v=4cgYH6YlkeA

Kendimize...

Birsen Tezer-Saklasam Kendimi

https://www.youtube.com/watch?v=QEtAdHOwKlc

Bu da cenaze marşımız...

Kaan TANGÖZE - Kalmak Türküsü

https://www.youtube.com/watch?v=5oqWA9UiPzQ

Bundan yaklaşım 10 yıl önce 250 bin kişiyi takip eden Hakan Fidan'a...

Kaan Boşnak - Bizi nasıl etkiler

https://www.youtube.com/watch?v=_mK_f8Zn5YM

Lule Lule - Barcelona Gipsy balKan Orchestra

https://www.youtube.com/watch?v=Oztvh92T7Zg

Hayko Cepkin Demedim mi ?

https://www.youtube.com/watch?v=VKwBFGuzpMg

Biraz da İttihat ve Terakki Türküleri...

Cem Karaca - Altaylardan Tunaya

https://www.youtube.com/watch?v=Rp4ETQRtlcI

Kerim Sezer-Geri Geldik

https://www.youtube.com/watch?v=19LujzQ1g8w

Kerim Sezer-İttihat Sevdası

https://www.youtube.com/watch?v=j86YzoaKZRs

(Yürekte ateşi sönmeyen
Bir sevdadır İttihat
Kavgası ise hiç bitmeyen
Bir sevdadır İttihat
Kavgası ise hiç bitmeyen
Bir sevdadır İttihat
Kavgası ise hiç bitmeyen
Bir sevdadır İttihat

Yurdun belirsiz yollarında
Kah kızgın arap çöllerinde
Ya kahpe gavur illerinde
Bir sevdadır İttihat
Ya kahpe gavur illerinde
Bir sevdadır İttihat
Ya kahpe gavur illerinde
Bir sevdadır İttihat

Mermisi bitince taşlayan
İngiliz'i Kut'da haşlayan
Bitti denilince başlayan
Bir sevdadır İttihat
Bitti denilince başlayan
Bir sevdadır İttihat
Bitti denilince başlayan
Bir sevdadır İttihat
Bitti denilince başlayan
Bir sevdadır İttihat

Bir dağ misali aşılmayan
Acun yıkılsa yıkılmayan
Cihanla harp edip yılmayan
Bir sevdadır İttihat
Bitti denilince başlayan
Bir sevdadır İttihat)

Kerim Sezer-Kim Kaldı

https://www.youtube.com/watch?v=jLSKVZfl4sw

Kerim Sezer - Şafaktakiler

https://www.youtube.com/watch?v=70q5HT3Rj2k

Kerim Sezer - Beyitler (Namık Kemal)

https://www.youtube.com/watch?v=NdU1q1K5ttc

Teşkilat Türküsü'yle bitirelim... Teşkilat-ı Mahsusa'nın Sanırız.

Mevlütcan Kaplan - Teşkilat Türküsü

https://www.youtube.com/watch?v=kRWRM6OVgco

Teşkilat'ın kızlarına da Grup Göktürkler - Asena (Gerilla Kadın'ın Türkü'sünü bile yapmamışsınız ben ne yapabilirim.)

https://www.youtube.com/watch?v=PhuWb_XSh4I

Kurtuluş Savaşı'nın Milliyetçi Karakterine İstinaden Biraz da Ülkücü Şarkılar...

GRUP GÖKTÜRKLER/Bilge Kağan Kara/Ulusun Kurt Ulusun

https://www.youtube.com/watch?v=_tWA4TW9t8A

Bana Bir Gelsen Grup Göktürkler

https://www.youtube.com/watch?v=ocvvU1gLHUY

Aynazik Adanova - Türk Milletiyiz

https://www.youtube.com/watch?v=fzWwYY4DMB4

AVLAR PEŞİNDE -Grup ORHUN

https://www.youtube.com/watch?v=eATt7EcqiWY

Grup ORHUN - HAZAR ( Kızılelma)

https://www.youtube.com/watch?v=KzbzBVJckPA

Halkların Kardeşliği...

Kızılırmak-Pazarlık M'olur

https://www.youtube.com/watch?v=1odcXHqYxfo

İlkay Akkaya - Sevgi Güzellik İster

https://www.youtube.com/watch?v=HBOLrUOwmJM

Awaz -Tu Evîn

https://www.youtube.com/watch?v=ZD2ZSy5Kofk

Knar - Sari Gyalin

https://www.youtube.com/watch?v=yDpGDkuKVlM

Gafil Gezme Şaşkın | Ahura Ritim Topluluğu | 2019, Sazak Köyü

https://www.youtube.com/watch?v=EHU68g4Je-I

Kadifeden Kesesi, Rum Yani’nin Meyhanesi

https://www.youtube.com/watch?v=O6Pi6xYjGAE

Bir Miktar Muhabbet Bağına Girdik.... Safiye Ayla - Muhabbet Bağına Girdim Bu Gece, Safiye Ayla - Ah Bu Gönül Şarkıları (1974)

Kadının Türklerde Özgür Olması'nın Nedeni Han Savaşa Gittiğinde Ülkeyi Hanım'ın Yönetmesi, Yani Karısı. 

Kadın ve erkek eşit gibi Türkler de. Savaşçı kadın ruhunu kaybetmiş İslam'la birlikte ama köylerde eşitidir kadın çünkü İslam tam anlamıyla köylere girmiş değildir. Yine de kızlarını okutma oranı yüksektir ve kızları her şey olabilir. Tomris ilk kadın kraliçedir örneğin Türk olarak. 

Bir kadına yönelik ailesinin söylediği mizahı paylaşalım. 

"Gelin ata binmiş, ya kısmet..." demiş. Gelin, evine girmediği sürece güvenme senin karın olduğuna. Nikah da yapılır ama gelinin gönlü istemezse başka yere gider. Bakalım gönlü evlendiği (nikah yapılmış) eve girmek istiyor mu? Belki aile zoru yani ısrarıyla evlendi. Seni münasip gördük damat ama bakalım kızımız istiyor mu diyor annesi, babası. 

Bir de ev ev üstüne olmaz, kaynananın yanında gelin olmaz. Evi ayrı, bel'i (yani cinselliği ayrı, annesiyle sevişecek hali yok, karısı var), dam'ı (yani işi ayrı. Damat ya meslek sahibi ya da mal vermiş ailesi, sürüleri ayrı. Dam, ağıl ya da ineklerin olduğu yer. Koyun damı da olur. Onların evi.)

Kayınvalideye ve dedeye de yaşlanınca gelin bakmaz, kızı bakar varsa. Kızında rahat ettiği gibi kimsede edemez yaşlı anne-baba. Damat da efendice karşılar durumu. 

Ayrıca anaerkilliğini korur. Kız alıyorsan gelin, erkek alıyorsan yani damat da güvey'dir. Güve'den türetmişler sanırım yorganı yani malı yer damat. İçgüvey herkesin bildiği gibi kız tarafının düğünü yaptığı ve kız tarafına intikal eden damat demek. Oğuz, Yörük, Türkmen, sanırız Avşar da aynı Türkler anaerkilliğini koruyor biraz. Gelin-güvey olma hemen denir. Hemen o iş oldu sanmak anlamında değim. Evlilik için de geçerli, kızla oğlan birbirinden hoşlanmış ama daha nikah olmadı, kaynanalık, kıza da kocalık taslama, anasına da posta koyma gelinmiş gibi. 50 milyonun kendi İTÜ Araştırmasına göre Oğuz saydığını var sayarsak, karşılaşma sıklığınız çok. Ermeni kökenli köylülerde sanırım bizim kaç-göç dediğimiz, erkek görünce bir kadının kaçması, hatta başka bir yere gidecek kadar kaçması var. Biz de kaç-göç yoktur. Kızlarla erkekler birlikte oyun da oynar çocukken. Büyüyünce de genç kız, genç delikanlı olunca da voleybol oynarlar örneğin. Bu arada yaşları gereği birbirinden hoşlanırlar da normal. Usulünce de evlenirler. Türk güzel. 

Düğünde de artık anlaştıysa iyice kızla erkek, söz kız evinde, nişan kız tarafından, kına gecesi kız tarafından, düğün oğlan tarafından yapılır. Yatak odasını kız evi alır (cinselliği yaşayacak olan kız, kendisi öder parasını ve kendisi seçer yatak odası takımını/anaerkillik), diğer her şeyi oğlan evi alır. Bu da Türk adeti. 

Kız istenirken, kızın babası "Bize laf düşmez, kızla oğlan birbirini istiyorsa olur" der. Kıza sorulur. Şimdi kız istemeyle söz bir arada yapılıyor. Anlaşıyorlar, her ikisi bir arada, usulen kız isteniyor. 

Kız istemeye çikolata ve çiçekle gelinmez, gümüş gondol ya da gümüş bir tepsinin içinde çikolatayı koyup getirir erkek tarafı, bir de çiçek olur. Çikolata kutusu gümüş gondol ya da gümüş tepsi olur. Osmanlı'dan kalma adet sanırız. 

Bir de bohça verilir yani hediye karşılıklı. Bohçanın içinde kumaş, kıyafet, terlik vb. şeyler olur. Aileler arası hediye verme... Bu Rumlardan geçmiş olabilir. Ama Bizans da bizden bir anbians. Köklü Anadolu halkıyız aynı zamanda. Hitit de bizim, Sümer de. 

Türk aileyi böyle kuruyor. 

Romanlara da Türk'ün bohem'i diyorum. Eli belinde olmak da kavgacı olmak, eli maşalı olmak gibi Romanlarda. Eli belindeyse (denge sağlıyor bir şekilde) ama kavgaya hazır demek. Bu Moliere'in oyunlarının kapağındaki kadın figürler gibi, Yahudi oldukları zamandan kalmadır belki. Bir eli belinde, bir eli oklavalı. Oklavalı olmak da kavgacı olmak. Ben bir Roman kızın rahatlıkla gelinim olabileceğini söylüyorum, Kibariye'nin Hap Koydum şarkısını dinleyince. Bana da böyle gelin yakışır. Oğlumla mutlu olsun da yüzümü görmesin isterse. 

https://www.youtube.com/watch?v=Q0AdXAh-6gA

Kardeşlik Türküleri Gönderiyoruz Ayrıca... Anadolu Mizahı'na Örnek... Mizah'ın Çözemeyeceği Şey Yok. 

Önce babamıza sevgiyle Songül Karlı'dan Ben Babamın Kızıyam Türkü'sünü gönderelim; "Anadolu kızı" olduğumuzu vurgulayalım. Bağımsız kişiliğimiz olsa da kendimizi Kuzey Kutbu'nda (gurbet) bulursak üzülürüz. Gurbet, biraz "yüksek yüksek tepelere" türküsünü hatırlatıyor. Genç kız, kocasının uzak bir ilden olmasını istemez türküde. Anne ve babasını az görebilecektir çünkü. Gurbet, uzak yer demek. Kına gecelerinde hala söylenir ve kına yakılır. Bir düğün adetidir. Konumuz dışı ama Anadıolu'ya sevgimize göndermek için Candan Erçetin'inden de linki paylaşalım.  Son olarak Anadolu mizahı, Çatla patla kaynana, türküsünü gönderelim. (Türküler İç Anadolu Türküleri, asli unsur yani Türk mizahı ve duruşu) Bir de Kız annesini sinir etmek için söylenen türkü var. Onu da aşağıda paylaşıyoruz. Kına gecesine kızı almak için giden erkek tarafının türküsü'dür. Düğünden önceki son eğlencedir ve kız tarafı yapar bu eğleneceyi nişan gibi. Kına gecesinden sonra sabah da kızı almaya giderler davulla zurnayla. Gelin alayı denir. Türk mizahı yine. Ve bitmeyen kaynana-gelin sorununa Kürt mizahı. Omuz omuza demiştik, kültür ortak. Kadın özgürlüğü İç Anadolu için bacacılar yüksek yapar bacayı türküsünde mizahi karşımıza çıkıyor. Diğer iki şarkı da kadın mizahı...

https://www.youtube.com/watch?v=YQ3l0RIKATg

https://www.youtube.com/watch?v=Bd4hISsPP54&pp=ygUYecO8a3NlayB5w7xrc2VrIHRlcGVsZXJl

Çatla Patla Kaynana / Oğlun Beni İstiyor - Sevil Gültekin

https://www.youtube.com/watch?v=2mU9XkNkLF8

Aylin Demir - Oğlan Bizim Kız Bizim

https://www.youtube.com/watch?v=hBjogkDOOnI

Duvarda elek mi olur el kızı Melek mi olur

https://www.youtube.com/watch?v=jq-3loRbxWQ

Duygu Koçak Bacacılar yüksek yapar bacayı

https://www.youtube.com/watch?v=3Pf3jk-stH0

Ankaralı Ayşe Dinçer - Fasülye

https://www.youtube.com/watch?v=RcGvX1KyVxw

Ankaralı Yasemin - Bahçenizde Gül Var mı?

https://www.youtube.com/watch?v=55J0wbMs4uQ

Koca Bakır Gümlemez-Emel Örgün

https://www.youtube.com/watch?v=FRhLiFtnzMA

Bu da erkek mizahı...

Emel Örgün-Kam Ana (Odam Sıva Tutmuyor)

https://www.youtube.com/watch?v=uTw6Qo1vqgU

Analizini Yaptığımız Bölünme Olasılığı İçin Bir İyi Niyet Türküsü... (Son Kertede Çıkan Sonuç Üzmüştü) Ki Bizim Etnik Sorunumuz Mümkün Mertebe Yok, İdeolojik Ayrılık Söz Konusu.  Songül Karlı - Omuz Omuza

HİZBULLAH'IN UYUŞTURUCU ROTASI.jpg

Hizbullah Uyuşturucu Rotası
(Kaynak: suriyegundemi.com)

Kız Çocukları'na Yönelik Açılan Apartman Medreselerinde Seyda Adı Verilen Öğretmenlerin Hizbullah'a Yakınlığı Aşağıdaki Araştırma'da İfade Edilmişti. Hizbullah'ın Uyuşturucu Rotası...

1. Hizbullah'ın, devlet otoritesinin zayıf olması, kolay erişim sağladığı limanlar ve elinde tuttuğu bölgelerde kurduğu tesisler vasıtasıyla Lübnan'ı uyuşturucu üretimi ve sevkiyatının merkezine dönüştürdüğü ileri sürülüyor.

2. İddialara göre Lübnan ve Suriye'de elinde tuttuğu bölgelerde captagon hapı imal edip Hint keneviri eken Hizbullah, Lübnan'ın tüm gümrük kapıları ve limanlarını uyuşturucu sevkiyatı için kullanabiliyor. Riyad'a göre Lübnan'ın tüm gümrük kapıları ve limanlarını ele geçiren Hizbullah, istediği şekilde dünyaya uyuşturucu sevkiyatı yapabiliyor.

3. Bekaa Vadisi'nin uyuşturucu üretim merkezi olduğu iddia ediliyor. Bir başka üretim merkezi de Herbel bölgesi. BU iki bölgede de çiftçiler rahatlıkla hintkeneviri ekebiliyor. Yeşil altın diyorlar hintkenevirine.

4. Avrupa, Afrika ve Körfez ülkelerine giden hapların çıkış noktasının Lübnan olduğu çok bariz ve bilinen bir gerçek.

5. Suriye'de üretilen uyuşturucu (Hizbullah'ın etkin olduğu yerlerde) Beyrut Liman'ından sevk ediliyor. 

6. LÜbnan Tarım Bakanlığı'na göre Lübnan'da 1 milyar Dolar gelir getirebilecek hintkeneviri ekimi söz konusu, lisanslı ekim düşünülüyor. Ancak hintkeneviri ekimi yasak ve imha edilmesi gerekiyor hintkenevirinin ama devlet otoritesi yok. 

7. Çiftçiler az su istemesi nedeniyle Bekaa Vadisi'nde hintkeneviri ekmeyi tercih ediyor. Yılda 3 kez sulanıyor ve kilosu 400 Dolar.Yurtdışında bu fiyat 3000 Dolar. 

8. Uyuşturucu elbise ya da tarım ürünü olarak (paketlendiğinde iddiası elbise oluşu ya da tarım ürünü oluşu) Beyrut Limanı'ndan yola çıkıyor. 

9. Lübnan'ın Hizbullah'ın denetiminde olduğu bölgelerde yaklaşık 20 captagon üretim merkezi var.

10. Captagon üretiminde Hizbullah çok ileri seviyede. 

11. Hizbullah'ın captagonla ilişkisi 2012 yılında Suriye iç savaşı ile başlamış. 

12. Güney Amerika'da 5 milyon Lübnanlı yaşıyor, Paraguay-Arjantin-Brezilya'da. Hizbullah bu ülkelerdeki Lübnanlılar'a da sattığı uyuşturıcı üzerinden Güney Amerika pazarında da var.

13. Hizbullah iddiaları reddediyor. ABD Federal Soruşturma Bürosunun (FBI) 1994'teki Hizbullah belgelerine göre dayandırılan raporlarında Hizbullah'ın önde gelen din adamlarının, milislere, "düşmanlara karşı bir savaşın parçası olarak Batılı ülkelere uyuşturucunun satılması ahlaki kabul edilebilir" dediği savunuluyor.

 14. Lübnan Hizbullah'ı Güney Amerika uyuşturucu kartelleriyle ticari ilişkiye giriyor ve karaborsa peso değişimi adı verilen kara para aklama düzeninde uyuşturuculardan elde ettiği geliri aklamaya devam ettiği belirtiliyor. 

15. Esad'ın kontrol ettiği bölgede fabrikalarda üretilen amfatimlerle Esad-Hizbullah ortaklığı söz konusu.

16. Hizbullah tarafından yoğun olarak kullanılan kaçakçılık merkezi ise Suriye'de Lazkiye.

17. Hizbullah'ın Latin Amerika'daki varlığı 40 yıl öncesine uzanıyor ve çok köklü. 

18. Venezüella gibi bazı Latin ülkeleri yasadışı faaliyetlerini yürütmek için Hizbullah'a güveniyor. 

19. ABD 2000 uyuşturucu baronu listeledi ve bun 200'ü Hİzbullah'la ilişkili. 

20. Hizbullah Venezülella'ya sızmaya çalışıyor. İstihbarat, silah, eğitim, malzeme, ticaret yolu ağı kurmayı hedefliyor Venezülla'da. 

21. Hizbullah Lübnan-Hizbullah araısna uyuşturucu kaçakçılığı için tüneller kazdı. 

22. Hizbullah, ABD ve Avrupa'daki yüksek miktarda kokain ticaretinden sorumlu.

23. Hizbullah'ın küresel yapılanmasının, 2008'de öldürülen İmad Muğniye tarafından kurulduğu ve şu anda ise Abdullah Safieddin ve ABD'nin "küresel terörist" olarak nitelediği Adham Tabaja'nın yönetiminde faaliyet gösteriyor. 

24. Trade Point International S.A.R.L. şirketi yoluyla Hizbullah'a para transfer etmek için örgütün mali aygıtları ile doğrudan çalışan ve hem Lübnan hem Irak'taki Hizbullah'ın ticari ve terörist unsurlarıyla doğrudan bağlar kuran, Lübnanlı kara para aklayıcısı küresel terörist Muhammet Nureddin. 

25. Kolombiyalı uyuşturucu kaçakçılarına Hawala ödeme sistemi kullanılarak para aktardığı iddialar arasında.

26. Suriye captogon haplarının ana üretici ve Esad, Suriye'nin üst düzey yöneticileriyle Hizbullah kaçakçılığını yapıyor ve 2021 yılında 5 milyar Dolar Ortadoğu'daki captogaon kaçakçılığının kazancı. 

27. Suriye-LÜbnan sınırındaki bir çok Suriyeli kadın captagon kaçakçılığına katılmaya zorlanıyor. 

28. Suriye'de captagon ilkel imalet atölyeleri ve paketleme fabrikaları var Hizbullah'ın. 

29. Mİlisler captagon kaçakçılığında çalıştırılıyor, düşük ücret olan, paralı asker maaşıyla captagon kaçakçılığı iyileştirilmiş oluyor. 

30. Esed rejimi, Türkiye’ye özellikle Hatay gibi sınır bölgelerine uyuşturucu sevkiyatı yapmak için birçok yol kullanıyor. Bazen Afrin, bazen El-Bab bölgesini, nadir olsa da İdlib bölgesini kullanıyor. Türkiye içlerine hatta Avrupa’ya uyuşturucu madde sevkiyatı için Esed rejiminin Samandağ-Keseb güzergahını da kullanmaya çalıştığı tahmin ediliyor.

31. Suriye'de üretilen captogan haplarının en büyük pazarı Suudi Arabistan. Uyuşturucu hapların güzergahında Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak da var.

32. Suudi Arabistan'da uyuşturucu kaçakçılarının ödediği vergi, ülke bütçeisnin 3 katı.

33. Suudi Arabistan'da Kaçakçılar, Captagon haplarını taşımak için kaçakçılar,  meyve ve sebzeler, çay kartonları, beton parçaları, un levhaları ve hatta evcil hayvanlar kullanıyor.

34. Captagonu 4.ordu birliğindne alıyorlar. uriye dördüncü ordu birlikleri, çok önemli bir ticaret bölgesi olan Lübnan ile olan açık sınırın çoğunu kontrol ediyor. Ve birlik Suriye  Devlet Başkanı Beşar Esad'ın kardeşi Mahir Esad tarafından komuta ediliyor;  Lübnan Hizbullahı ile iyi bir ortaklığı var. Bazı kaçakçılara göre Mahir Esad'ın askeri birliği ticaretin ana motoru.

Türkiye'de Kaç Tarikat, Kaç Cemaat Var?

2 Temmuz 2022'de Yeni Alanya Gazetesi'nin aktardığına göre, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esergül Balcı ve ekibinin yaptığı bir saha çalışması sonucunda Türkiye’deki dini yapılanmaların bir tablosu ortaya çıktı. Çalışma kapsamında MB, TÜİK, eğitim sendikaları ve diğer devlet kurumlarının verileri incelendi. Ayrıca İstanbul, Ankara, İzmir, Van, Diyarbakır, Bursa, Sakarya, Düzce, Denizli, Adıyaman, Siirt, Şırnak, Mardin, Gaziantep, Şanlıurfa ve Batman illerinde tek tek bireylerle yüz yüze görüşülerek nitel araştırma yoluyla saha çalışması yapıldı. Elde edilen bilgiler rapor haline getirildi.

 

30 BÜYÜK TARİKAT VAR

Rapora göre, Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu bulunuyor.
Sadece İstanbul’da 445 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüyor. Çoğunluğu İstanbul, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkari, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere 800’ün üzerinde faal medrese bulunuyor. Üstelik büyük şehirlerde kaç apartman medresesinin faaliyette olduğu ise tam olarak bilinmiyor. Çoğunluğu kız çocuklarına yönelik açılan apartman medreselerinde 12-18 kişi kalıyor.
“Seyda” denilen eğitmenlerin çoğunluğunu, 1980-1994 yılları arasında İran’ın dini merkezi Kum’da ve Irak’ın Akre ve Erbil gibi tarikat merkezi şehirlerinde eğitim aldığı belirtiliyor. Bu isimlerin Hizbullah örgütüne yakın oldukları da vurgulanıyor.

 

MEDRESELERE KAYIT YAŞI 3'E KADAR DÜŞTÜ

Raporda, Kuzey Irak, İran ve Suriye’de medrese eğitimine giden öğrencilerle birlikte tespit edilebilen medrese eğitimi alan çocuk sayısı 10 binin üzerinde olduğu belirtiliyor. MEB verilerine göre medreselerin yoğunlaştığı iller okulöncesi eğitimde Türkiye ortalamasının altında olduğu ileri sürüldü. Rapora göre bu durumun nedeni medreselere kaydolma yaşının, bazı bölgelerde 3’e kadar düşmesi olarak gösteriliyor.
Rapora göre, 2020 yılında tarikat okullarındaki öğrenci sayısı 210 bin dolayında. 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480’i bir tarikatla bağlantılı. Tarikatlara bağlı yurtların kapasitesi 380 bin olduğu ileri sürülüyor. Bu yurtlarda kalan öğrenci sayısı 225 bini buluyor. Kayıt dışı kalanların sayısı ise tam olarak tespit edilemiyor. Raporda resmi kayıtlar dışında gayrı resmi olarak faaliyet gösteren okul, yurt, ev, tekke ve medreselerle birlikte bir milyon çocuğun tarikatların elinde oldu ileri sürülüyor.

 

HARP OKULLARINDA TARİKATLAŞMA


Raporda harp okulları da ele alınmış ve FETÖ hakimiyeti ile bugünkü sistem arasındaki benzerlikler ortaya konmuş durumda. Buna göre, dini yapıların eğitim yoluyla devlet içinde kadrolaşmasının en tehlikeli sonuçlarından birinin harp okullarında yaşandığına vurgu yapıldı. Rapora göre FETÖ, TSK’ya şu aşamalardan geçerek sızmayı başardı; 1980-2000 yılları; askeri okullara eleman yerleştirme, 2000-2008 yılları; yerleşme ve yayılma 2008-2014 örgütten olmayanların tasfiyesi…

TÜRKİYE'DE LİSTESİ YAPILAN BELLİ BAŞLI TARİKATLAR ŞUNLAR
-Nakşibendi tarikatı.
-Nurcular.
-Kadiri tarikatı.
-Halveti tarikatı.
-Rufai tarikatı
-Melami tarikatı.(Bayrami)
-Sühverdiyye tarikatı
-Çeşti tarikatı
-Şazeliye tarikatı.
-Mevlevi tarikatı
Bu tarikatlar içinde Nurcular da aslında Nakşibendi'dir, lakin sayıları çok fazla olduğu için ve diğer Nakşibendiler'den farklı olduğu için ayrı bir tarikat gibi görülüyor.

TÜRKİYE'DEKİ TARİKATLAR VE KOLLARI
1-a) Nakşibendi tarikatı:
Türkiye'de en fazla kolu, en fazla cemaati, en fazla müridi bulunan, siyaset ile iç içe olan, Türkiye'nin en etkili tarikatıdır.
• Menzilciler. (Gavsçılar ve Semerkand)
• İskenderpaşa cemaati
• İsmailağa cemaati (İhvancılar-Cübbeli Ahmet Hoca)
• Süleymancılar
• Hazneviler (Şeyh İzzettinciler)
• Yahyalı cemaati (Kayserililer)
• Erenköy cemaati
• Tufancılar
• Kıbrısiler (Şeyh Nazım Kıbrısi)
• Zilan cemaati
• Reyhaniler
• Hacegan cemaati
• Arvasiler
• Akfırat cemaati
• Halidiye
• Şeyh Muhammed Nayır Erzincani.
• Bilvanis gurubu.
-------------------------
1-b) Nurcular:
• Gülen cemaati (FETÖ'cüler)
• İlim Yayma cemiyeti.
• Kırkıncı Hocacılar
• Işıkçılar (İhlas grubu)
• Yeni Asyacılar
• Yeni Nesilciler
• Aczimendiler (Müslüm Gündüz)
• Meşveretçiler
• Medzehra grubu
• Zehra Vakfı
• Kurtoğlu grubu (Okuyucular)
• Sungurcular
• Yazıcılar
• Medrese Alimleri Vakfı
• Alvarlı Efe cemaati
• Hayrat cemaati
• Norşin Dergahı (Şeyh Nurettin Mutlu)
--------------------------
2) Kadiri tarikatı:
Abdülkadir Geylani'nin öğretilerini kabullenen, Türkiye'de çok etkin, siyaset ile iç içe geçmiş çok sayıda müridi bulunan tarikat.
• Galibiler.
• İcmalciler (Haydar Baş)
• Tillocular
• Muhammediye
• Halisiye
• Üveysler
• Şeyh Osman cemaati
• Zenbililer
• Hüseyniler
• Farukiler
• Bilal-i nadir. (Nadiriler)
• Kesnizani
• Şettariye
---------------------------
3) Halveti tarikatı:
Kadiri ve Nakşibendilik ile sıkça karıştırılsa da bağımsız bir tarikattır.
Türkiye'de çok sayıda cemaatleri ve müritleri bulunur.
• Cerrahiler (sosyetik-şarkıcı-popçu-topçu tarikat)
• Uşşakiler
• Şabaniye
• Mısriyye
• Ticaniler
• Ruşeniye
• İpek yolu gurubu
• Sünbüliye
• Nasuhiyye
• İbrahimiye
-------------------------
4) Rufai tarikatı:
Ahmet Ali Rüfai'nin 1148 yılında kurduğu Sünni-İslam tarikatıdır. Vücutlarına şiş batırmaları ile bilinirler.
• Kubbealtı cemaati
• Çorum dergahı
• Mehmet Efendi cemaati
• Maafiriler
• Antakiler
• Marufiler
• Ayderussiyye
• Sayyadiye
• Zeyniyye
• Sebsebiyye
• Kantaniye
-----------------------
5) Melami tarikatı (Bayramiler):
Hacı Bektaş Veli ve Hacı Bayram Veli'nin felsefesini benimseyen tarikat. Aslında Anadolu'nun Türkleşmesi ve Osmanlı'nın kuruluş döneminde çok etkili olduysa da, devlet politikalarını tasvip etmediğinden ve sisteme karşı duruşundan ötürü yerini Nakşibendilik, Halvetilik gibi daha sistem odaklı tarikatlara bırakıp önemsizleşmiş, sindirilmiştir.
Türkiye'de hala Melamiler mevcuttur.
• Maşukiler
• Aksarayiler
• Edirneviler
• Yakubi
• Kabayiler
• Kemaliler
---------------------
6) Sühverdiyye tarikatı:
Bağdat kökenli tarikat. Halvetiler ile yakın ilişki içerisindedir. Türkiye'de sayıları önemsizdir.
• Zeyniyye
---------------------
7) Çeştiyye tarikatı:
Seyyid Giyaseddin El Çişti tarafından Hindistan'da kurulan tarikat. Günümüzde Türkiye'de sayıları çok azdır, önemsizdir. Bazı kolları;
• Sabiriye.
• Nizamiyye.
-----------------------
?? Şazeliye tarikatı:
Sultan 2. Abdülhamid'in bağlı olduğu tarikat. Osmanlı döneminde Avrupa ve Balkanlarda çok etkiliydi, günümüzde önemsizdir.
• Simaviler
• Çizmeciler
• Aleviyye (Aleviler ile alakası yoktur)
• Derkaviyye
-----------------------
9) Mevlevi tarikatı:
Kökeni Anadolu olan, Mevlana Celaleddin Rumi'ye bağlı tasavvuf tarikatı. Tarikatın en büyük kolu Mevlana'nın oğlu Sultan Veled'den gelenlerin oluşturduğu koldur.
Bugün Çelebi olarak tayin edilen yani seçilen kişi Konya ilinde yer alan Mevlana türbesindeki dergahta yaşam sürer.
Türkiye'de farklı yerlerde Mevlevihaneler vardır, diğer tarikatlar gibi kollara ayrılmamıştır.

Bütün bunların dışında, Adnan Hocacılar, Mustazaflar, Furkancılar (Furkan Vakfı) gibi cemaatler de var.

Kabaca Toparlarsak, 24 Milyon 750 Bin Tarikatçı Var ve Bu Sayı %41, %59 Parametresi Demek. Metropol Araştırma Şirketi'ne Göreyse Halkın Sadece %4,3'ü Tarikatçı

Menzil 750.000-1.5 milyon

Nurcular 3-10 milyon

Süleymancılar 1990'lı yıllarda 2 milyon ise şimdi 8-10 milyon kadar vardırlar. 

FETÖ'cüler: 3-10 milyon kadar olsa

diğer tarikatlar ve milli görüşçüler de 10 milyon olsa toplam

Toplam tarikatçı sayısı 24 milyon 750 bin en az. Yetişkin olmaları durumunda 28 milyon da seküler vatandaş var. Bu %41 tarikatçı %59 seküler demek.

(https://tr.euronews.com/2022/08/13/metropoll-arastirmasina-gore-halkin-yalnizca-yuzde-43unun-bir-tarikat-ya-da-cemaatle-bagi-)

İç Savaş Olasılığı...

Mütercimler 2016 yılından bu yana Türkiye'nin iç savaş çıkacak duruma geldiğini ifade etmişti. Aynı yıllar ve sonrasında da Önkibar, MI6'nın Türkiye'de iç savaş çıkacağı uyarısı yaptığını söylemişti. Geçtiğimiz yıl Kahveci de MI6 raporlarına dayanarak iç savaş tehlikesinden bahsetti. Özdağ da Suriyeliler üzerinden bir iç savaş beklediğini söyledi 2022 ve 2023 yıllarında. Biz, Türkiye'nin çok kutuplu Dünya isteğinde Rusya, Çİn ve İslam ülkelerine kayan kulvar, rota ve hatta yörüngenin kayışında, bir bağımsız dış politika değil, sistemin değişmesine ve bunun da iç savaşa neden olacak bir politika olduğunu söylüyoruz. Buna da TSK'nın izin vermeyeceğine inanıyoruz. Parçalanan Anadolu parametresinde, TSK ihtilal yapacaktır. Ancak tarikat subaylarının varlığı ihtilal anında iç savaş tehlikesi çıkarıyor yine ya da kanlı bir ihtilal olasılığı. Geçtiğimiz 2023 seçimlerinde bunun bir sivil darbe olduğunu söylemişti ve iç savaş tehditinde bulunmuştu AK Partililer. 2028'de almasına karşın CHP'nin hükümeti, AK Parti'nin bir hazırlığı var mı ve bu son seçim miydi kaybetme olasılığına karşın. Bu bir paranoya değil, dillendirilen AK Parti tarafından 2022-2023 yılındaki çıkışlara dair soru. Bir bölünme yaşayıp yaşamayacağı sorusu Anadolu'nun... G.Kore, Kuzey Kore gibi ya da Çin, Tayland gibi Kürt ülkesi, ve sekülerle İslamcıların bir bölünme yaşayıp yaşamayacağı sorusu gündemimize geliyor.  Suriye iç savaşı bir günde çıkmadı kuşkusuz. Adım adım Suriye İç Savaşı'na giden yol neydi, burdan paylaşmıştık. Bir kez daha hatırlamakta fayda var: 

1. Serbest piyasa ekonomisine açmıştı Beşar Esad ülkeyi.

2. Şişirilmiş, düşük gelirli, yozlaşmış bürokrasinin varlığı söz konusudur.

3. Büyümenin yönünü şehir hizmet sektörüne kaydırmıştır. 

4. İki farklı kutubun olması küresel güçler açısından krizin başladığı dönemde (Arap Baharı'nı da hazırlayan koşullar.) 

5. Bir azınlık yönetmesine karşın, çoğunluk iktidarda ses bulamamıştı.

6. Çoğunluğun İslam tarikatlaşması ve yönetmesi kendi alanlarına göz yumulmuştu. 

Türkiye'nin Erdoğan'la birlikte geldiği son 22 yıla bakalım:

1. Tarikatların kırmızı çizgi olmasının ortadan kalkmasıyla tarikatçı insan sayısı 3.5 milyonla ifade edilen seviyeye geldi. 

2. Serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor, piyasa anarşisi son enflasyonla birlikte gündeme geldi ve krizin boyutları aşılamıyor. Her 10 kişiden 1'i işsiz. 

3. 2024 yılında artık eksen kaymasından değil, kulvarının AB  olmadığı, İslam ülkeleriyle Rusya ve Çin olduğundan bahsedebilir hale geldik. Kulvarınız değişiyorsa rotanız da değişir. Yörüngeniz de Rusya ve Çin'e kayar. 

4. AK parti bir değişim rüzgarıyla geçmişte ısrar arasında kalmış durumda son seçimden sonra. Bu ısrar olarak devam ederse toplum gerilim içinde kalacak. 

5. G20'den çıktık bir yıl kadar ama sonra yeniden girdik, bu da lig'imiz.

Lig'imizden dahi düştük. 

6. İlkokullara dahi mescit açma izni veren yasa çıktı ve İslamlaşma okullarda kendini mescitler olarak da gösterir hale geldi. Tevhid-i tedrisat Yasası'nın kaldırılmasını da Mazlumder dahi konuşmuş, o da gerçekleşirse, devletin ortadan kalktığı, herkesin kendi milli eğitim bakanı olduğu (müdürlerin ve sahiplerinin) okullarda eğitim verilecek. Bu da daha önce tespitini yaptığımız Anarkokapitalist Erdoğan'ın İslam'a kulvar açmak için devleti bir darbeyle ortadan kaldıracak adımlarından tehlike olanı. 

7. Halkın bir kesimiyle bir arada yaşama iradesi olmadığı ortaya çıkıyor AK Parti'nin. Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler, sadece bizim İslami duruşumuza karışmasınlar noktasına gelirsek devlet ortadan kalkmış olacak (Tevhid-i Tedrisat Yasası'nın kaldırılması gibi). Ayrıca, %45'leri bulan parçalanmış olmakla birlikte seküler oyların, yani insanların isteklerini de görmezden gelmek, halkın bir kesimiyle ki yarısına tekabül ediyor MHP içindeki seküler oylarla, iradesinin olmadığı anlamına geliyor. Bu da ayrılmayı göze almak demek. Oysa partiler geçici, devlet kalıcıdır. BUnu bilen her parti, belirli yere kadar oynayabilecek alanı olduğunu bilir. AK Parti'yle bu sınırlar aşılmıştır.  

Oysa demokrasi içinde çözmek mümkün her şeyi:

1. Kulvara, doğal olarak rotaya geri dönmek mümkün. 

2. İslami kesimin Cumhuriyet'le ölü doğmuş çocuk oluşunu sistemle uyuşturarak (hükümeti ellerinde bulundurması bir şey ifade etmiyor, ki 2028 seçimi bir kaybediş seçimi gibi duruyor.) sorunu çözmek mümkün.  Toprak burjuvası Menzil, İlmiye sınıfından orta-üst burjuva diyebileceğimiz Osmanlı'da geliri yüksek bir sınıftan gelen Süleymancıları Cumhuriyet'le kaybettikleri ama 100 yıl aradan sonra demokrasi içinde nostaljik şeriat istemlerinden vaz geçirmek ve sistemle uyum içinde olmalarını sağlamak mümkün. Demokrasi içinde çözemeyeceğimiz sorun yok aslında. Meseleyi şeriat-demokrasi ikeleminde değil, toprak burjuvası ve Osmanlı'nın hiçbir vasfı kalmayan, bir gece taşralılaşan sınıfının nostaljik yani şeriat olursa yeniden burjuva olacakları savını ortadan kaldırmamız gerekiyor ve burjuva savaşı olarak görmemiz gerekiyor. Toprak burjuvazisi Çehov'un oyunlarına bakarsak, biraz Petersburg gördüyse sıkıntıdan ölen, sürekli yakınan ve biraz da yoz olan bir yapıya sahip. Bizde de feodal, feodal üretim ilişkisi de çözülememiş, toplumsal yapısı da olan bir burjuva toprak burjuvazisi. Son halkası derebeylerinin. Bir soyluluk istiyorlar, Muhammed'in ailesi'nden geldikleri söylenen bu tarikat'a Türkiye'de. Bu mümkün değil, ancak burjuva talepleri bununla sınırlı değildir. Tüm toprak burjuvazisinin, ağalık kurumunun feodal üretim ve toplumsal yapısına karşı olduğumuz gibi karşı olmak gerekiyor yani şeriat bahane demek. Şeriat onun için de bizim için de bahane. Şeriata izin verilemez ayrı konu ama burjuva olarak talepleri nedir dürüstçe dile getirmeliler. Bu kapitalizmi bir yön olarak seçen Türkiye'nin bulabileceği ve anlaşabileceği bir şey. 

3. Tarikatlar kara paranın şemada en altında bulunuyor tıpkı illegal sol örgütler gibi. Bu paranın fabrika ve üretimhanelere dönmesi, bir barışma konusu olabilir. Yoksa operasyon yapılması gerekiyor, bir türlü aydınlatılamayan tam olarak FETÖ'nün parası gibi. Bir toplumsal barış, toprak burjuvazisinden Menzil'in ve eski Osmanlı burjuvası olan Süleymancılığın takipçilerinin kara parasını fabrikaya dönüştürmesi ve sanayici kimliğiyle burjuva olması ve sistemde demokrasi içinde yer alması gerekiyor. Başlarını açmaları bir baskıcı rejimdir ve inanç özgürlüğü yani demokrasiyle uyuşmaz ama burjuvanın işeyişi, onların çocuklarının farklı olacağını söyler bize. Süreç her zaman bizi, bundan (şimdi toplumsal barış olsa) 20 yıl sonrasında farklı şeyleri konuşuyor oluşa getirir. İhtilal olursa (ki karakterinin nasıl olacağını tam bilmiyoruz ihtilal olduğunda) kıyafet yönetmeliği gelebilir memurlara ama halka zorla kıyafet giydiremez, Cumhuriyet'in devrimlerini uygulamazsa. 

4. İÇ savaş bir tehdit olarak varken kimse ihtilalin mümkün olmadığını düşünmesin çünkü Mısır'da ordu'ya para veren Müslüman kardeşlerin 100 yıllık örgütüne ve kitleselleşmesine yapıldıysa Türkiye'de de mümkün. 

5. Bir kesimin eliti olarak bu insanlar ve aileler doğal olarak kendi akademisyenini ve sanatçısını  yaratıyor ve bürokratını ve politikacıları hiç bitmez hale geliyor. Bu da mafya nedir sorusuna verdiğimiz cevaplardan biriydi ve elitle arasındaki ortaklıktı mafyanın. Bilvalis'e arabalarıyla gelen Ankara'ya giderken bürokrat ve politikacılar, tarıma dayalı borsanın iyi işlememesi nedeniyle köy sahibi de olsalar büyük bir tarikatı ayakta tutacak geliri elde edememeleri ve kara paranın muhtemel olarak olması nedeniyle henüz açığa çıkmamış bir suçu da barındırıyor ve bu bürokrat ve politikacılar kirlenmiş oluyor. Tarikatlar aynı zamanda mafya yasalarıyla mı yürüyor sorusunu gündeme getiriyor. Ya da tarikat yasaları mafya yasaları gibi bağlayıcı mı ve sorunları kendi içlerinde mi çözüyor devletle çözmek yerine gibi naif bir soru da sorabiliriz. Ki Menzil cinayetle de anılan bir tarikat oldu ve yoluna devam etti (Şeyhinin öldürülmesi sıradan bir alkoliğin cinayeti gibi anlatıldı müritlerindendi bu alkol bağımlısı kişi.). FETÖ de Fethullah Gülen hakkında eşcinsel olduğu savını söyleyen gazeteciye dava açmak yerine öldürmeyi tercih etti. Kendi yasaları olan bir yapısı var gibi duruyor. Hamit Ölçer'in Mosca, Mafya Nedir makalesinde söylediği gibi Weber'in "Maceracı kapitalist" sözünü alırsak mafya için, şimdilik bu maceracı yapı tarikatlarda da var gibi duruyor. Gözü kapalı bir şeriat istemiyle hareket eden tarikatların burjuva oluşları üretim ilişkileri nedeniyle onları maceracı bir kapitalist de yapıyor.  Bir yasadışılıktan gelen bu yapı, seçimlerde de etkin rol oynuyor ve yasal çerçevede sadece bir kitlenin bildiği, kendi kuralları olan ve  kara paranın ayağı olan bir yapı arz ediyor. Bu mafya ile ortak bir noktası anlamına geliyor, ki kara para da çeteleşme sonucu olan bir şeydir. 

6. Tüm politik kuramlar bir suç kuramı geliştirir. Bir yol ayrımında olan Türkiye'de suç kavramı henüz işlemiyor. Yüzünüzü şeriata dönerseniz tarikatların üretim ilişkisi gündeme taşınmaz ve hatta sonra şeriat ilan edildiğinde fabrikaya dönüşerek legalleşecek ve burjuvalaşacak bir yapı olur ve soyluluk unvanlarıyla yeni rejimin kahramanları olurlar. İhtilal olursa da yeni, şimdi legal olan bu dini yapılar organize suç olarak da karşımıza gelecek televizyon ve gazetelerde.  AK Parti'yle birlikte çek-senet mafyasında, çek-senet mafyasının şirket kurarak para alması, aldığı borçları tanzim etmesi hayata geçti. Mafya burjuvalaşıyor mu soruları gazete ve dergileri kurcalayan konu oldu hatırlarsanız. Tarikatların da burjuvalaşması (toprak burjuvasından sanayiciye kayması ya da kara paranın dönüşmesi fabrika olarak mümkün) ve sorunlarının şeriat'den uzaklaşması gerekiyor ve sorunları tarikat bağıyla değil, yasayla çözmesi gerekiyor. 

7. Modern Sanayi Toplumu'nda gözlemlenen sekülerleşme, ABD'de ise dinin bütünleşmenin mayası oluşu bizde de sekülerleşmeye doğru giden bir çizgi arz edecektir yorumumuza neden oluyor. Ve kentlerde yüzen dini grupların varlığının olacağını söyleyebiliriz Prof. Dr. Ünver Günay'ın Modern Sanayi Toplumları ve Din makalesini hatırlarsak. 

Toplumsal Değişim ve Sosyal Bütünleşme...

1. Toplumsal yapı, bir grup oluşturan insanların rol, statü, yetki ve sorumluluklarının yan yana ve/veya üst üsteliğinden meydana gelen bütünü ifade etmektedir. Başka deyişle bir toplumun farklı akrabalık, dinsel, iktisadi, siyasal ve diğer kurumlarının onun toplumsal yapısını meydana getirdiği, bu yapının bileşenlerinin de normlar, değerler ve toplumsal rollerden oluştuğu söylenebilmektedir.

2. Değişme, bir yapının biçiminde, birimlerinde ve fonksiyonlarında meydana gelen bir farklılaşma ve yeni bir yapılanmanın oluşmasıdır. 

3. Değişim, miktar bakımından geniş ölçekli veya küçük ölçekli değişim olarak sınıflandırılabilir. Zaman bakımından ise uzun süreli veya kısa süreli değişim olarak ayrıştırılıp ele alınabilir. Toplumsal değişme, her çağda ve toplumda gözlemlenen bir olgudur.

4. Değişme aslında, yeni bir denge ve uyum arayışıdır.

5. Yeni bir anlayış ve yeni bir tekniğin benimsenmesi, hayat tarzının buna göre yeniden düzenlenmesini gerektirir.

6. Kültür değişmesi, bir toplumun kültürünün maddi ve manevi yapısında meydana gelen bir farklılaşmadır.

7. Serbest kültürel değişimi, bir grup yada toplumun, yabancı bir grup yada toplumla, hiçbir iç ve dış baskı olmaksızın kurduğu temas sonucu, kültürün belli öğelerinin alınıp benimsenmesi sonucunda meydana gelir. İkincisi, mecburi yada zorlanmış kültür değişmeleridir. Bu tip değişmelerde toplum, dışarıdan veya yukarıdan aşağıya doğru tanzim edilir. Bu tip değişme, organik değil, zora dayanan mekanik bir değiştirme sürecidir. Buna empoze kültür değişmesi de denilir. Zorunlu kültür değişmeleri, emperyalist, ihtilal, inkılâp ve sosyal planlama faaliyetleri olmak üzere çeşitli şekillerde gerçekleşir. Bunlardan ilk üçü anti demokratik bir süreç ve yöntemlere dayalı iken, sosyal planlama faaliyetleri yoluyla gerçekleşen değişim daha demokratik usul ve yöntemleri içerir. Nüfus, aile ve eğitim planlamaları ve sosyal kalkınma programları bu tür değişmeler olarak görülebilir. Bunlar, belirli bir zamanda belirli amaç ve hedeflere göre yapılmış bilinçli değiştirmelerdir.

8. Genelde sosyal gelişme; bir toplumun ekonomik, sosyal ve siyasal bakımlardan, yani daha az iyi olduğu düşünülen bir durumdan daha iyi olduğu düşünülen bir duruma doğru bütün unsurlarıyla birlikte değişmesi olarak tanımlanır. 

9. Sosyal gelişme; bir toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel seviye bakımından yükselişine işaret eder. Ekonomik gelişme, genelde niteliksel değişikliğe işaret eder. Örneğin, bir ülkenin tarım sektöründen sanayi sektörüne doğru gelişimi niteliksel bir değişimdir. Ekonomik büyüme ise, bir ülkenin ekonomisindeki sayısal değişikliğe vurgu yaparak mevcut şartlar içinde sayısal yükselişi ifade eder. Bir ülkedeki ekonomik kalkınma hızındaki artış ve fert başına düşen milli gelirdeki artış ekonomik büyümeyle ilgilidir. Dolayısıyla bir toplumdaki ekonomik büyüme ve gelişme de tek başına sosyal gelişmenin göstergesi olarak algılanamaz ve bunlar sosyal gelişme için yeterli değildir. Bunun yanında fertlerin ve sosyal grupların değer hükümlerinde ve davranışlarında da gelişmeler olmalıdır. Bir başka ifadeyle sosyal gelişmede toplumun ekonomik gelişme ve büyümeyle birlikte, sosyal ve kültürel seviyesinin de artması gerekir.

SOSYAL BÜTÜNLEŞME

1. Toplumun ahenkli işleyen bir bütün olarak kalabilmesi, toplumsal düzenin korunması ve çözülmenin engellenmesi, sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanması onun bütünlük halinin korunmasıyla mümkündür (Kurtkan, 1986: 288). Dolayısıyla toplumdaki değişme ve farklılaşma kadar bütünleşme de bir o kadar önemlidir. Sosyal bütünleşme, dar anlamdaki “biz” duygusunun (parti, cemaat, grup vb.) toplum seviyesindeki “biz” duygusuna taşınmasıdır.

2. Bütünleşme, katı ve mutlak olmayıp, göreli bir durumdur. Toplumsal bütünleşme, toplumdaki farklılıkları bütünüyle ortadan kaldırmaz ve önlemez. Tam tersine, farklılıkları eşgüdümler ve yönlendirir.

3. Toplumu esasta bütünleştiren mana etrafındaki bütünleşmedir. (Vatan ve Özgürlük kavramları etrafında bütünleşmeyi öneriyoruz. M.A) Mana etrafında bütünleşme tipinde, maddi olduğu kadar manevi bakımdan da birlik vardır. Manalı bütünleşmelerde, toplumdaki çeşitli unsurlar sadece belli fonksiyonları ifa etmek için değil, içerdikleri öz karakterleri ile birbirlerini tamamlamak için bir aradadırlar. Bu bakımdan böyle bir kültürün unsurları, bir konçertonun yapraklar halinde dağılıp parçalanmış notaları gibi dağınık durumda olsalar da, birlikte ifade ettikleri mana bakımından müzik parçasının her birinin yeri belli beste bölümleri gibidirler.

4. Sosyal bütünleşmeyi sağlayan faktörler, özsel ve yardımcı faktörler olmak üzere iki ana başlık altında değerlendirilebilir. Özsel faktörlerin temel üç özelliğinden söz edilebilir. İlki, değerlerde anlaşmadır ki bu bütünleşmeyi kolaylaştırır. Her toplumda en alt düzeyde de olsa değerler ve normlar üzerinde anlaşma vardır. Bu değerler ve normlar, kişilerin üzerinde anlaştığı genelleşmiş anlamlar sağlarlar ve sosyo-kültürel bütünleşmenin temel faktörü olarak görülürler. İkincisi ise, işlevlerin paylaşımıdır. Şeyleri birlikte yapan kişiler, birlikte bir şeyler yapmanın değerli ve önemli olduğuna inanırlar. Son olarak çeşitli kültürel örüntülere sahip farklı gruplardaki kişilerin çoğul katılımıdır. Kişi girdiği farklı gruplarda farklı sosyal roller oynar ve genellikle diğer kişilerin belirlediği şekilde oynar. Yardımcı faktörler, arızi yani koşullara bağlı olarak oluşan faktörler olmalarından dolayı toplumsal bütünleşmeye katkı sağlayan unsurlardır. Bunlardan biri, toplum üyelerinin karşı karşıya kaldığı dışsal baskı, tehdit ve tehlikelerdir. Bir savaş sırasında düşmanın yarattığı tehdide ve tehlikeye karşı gösterilen sosyal reaksiyon buna en iyi örnektir. İkincisi ise, statü farkları, yaptırımlar, hukuk kuralları toplumsal bütünleşme yönünde fonksiyon icra edebilirler. Karşılıklı çıkara dayalı bağlılık/bağımlılık da bütünleşmeyi sağlayan yardımcı faktörlerdendir. Çeşitli grupların çıkarları birbirinden farklı olmasına rağmen toplum açısından farklı çıkarların çoğu karşılıklı bağımlılık içindedir.

TOPLUMDA FARKLI KÜLTÜRLER VE ANLAYIŞLARIN ÖNEMİ

1. Gelişmek için her toplum kendini yenilemek ve yeniden kurmak zorundadır. Bir toplum kendisini yeniden kurmak için ise, hem kendi içindeki saplantılarından kurtulmak hem de iç ve dış engellerden sıyrılmak zorundadır.

2. Bir toplum kalkınmak ve gelişmek için farklı fikirlere ve kültürel unsurlara elbette açık olmak zorundadır. Çünkü hiçbir toplum mevcut, kazanılmış bilgiler ile ayakta kalamaz. Gelişmek için sürekli yeni bilgiler peşinde koşmak ve üretilen bilginin siyasal, sosyal ve ekonomik hedeflerin gerçekleştirilmesi yönünde kullanılması bir zarurettir.

3. Bir toplumun, üretime, verimliliğe ve daha insani bir hayatın kurulmasına yönelik çabaları, sosyo-kültürel değişime ve gelişime yol açar. İnsanlar tek tek veya gruplar halinde, kendi durumlarını daha iyi bir şekle koyabilmek için, mevcut kültürün tamamında veya bir kısmında değişiklik yapmaya gidebilirler. Her toplum, sürekli yeni bir takım problemlerle karşılaşır. Problemi çözmek, yeni çözüm yolları aralamak demektir. Bu sayede toplumda gelişme ve ilerleme gerçekleşir. Yeni çözüm yolları ise, sonuçta değişim demektir.

4. Bir toplum farklı fikirlerin ortaya çıkmasına imkân vermiyorsa, o kendi hayatına kendisi son veriyor demektir. Her toplum kendi içinde veya dışında olan farklı kültür ve anlayışlardan yararlanmanın kapılarını açık tutmak zorundadır.

(Bkz:  https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/201485)

Mafya Nedir?..

MAFYA NEDİR

1. Güçlünün zayıf üzerinde kurduğu baskı ve sıkı örgütlenmiş küçük azınlıkların, örgütsüz bireylerden oluşan büyük çoğunluk aleyhine uyguladığı despotik yönetim.

2. Seçkinler sadece kaba güç ve aldatmaca ile yönetmezler; bir anlamda, toplumdaki kümelerin çıkar ve amaçlarını da ‘temsil ederler.

3. Yönetimde söz sahibi olan asıl seçkinlerin yanında ayrıca bu üst seçkinci yapıyla bağlantılı olan alt seçkin gruplardan (bilim insanları, mühendisler gibi) oluşan bir yapıdan da söz edilebilir. Diyebiliriz ki seçkinler gerektiğinde hem yasayı ve rasyonel araç ve prosedürleri hem de yasanın dışında işleyen (burada “yasanın dışında” tabiri eylemin “yasa dışılığı”ndan daha geniş bir bağlamı vurgulamaktadır) birtakım rasyonel olmayan unsurları ya da enstrümanları da kullanabilirler. “Böylesi bir ortamda seçimler yalnızca seçilmiş parlamentoları iş başına getirmekle kalmaz, bunun yanı sıra parti temeline dayalı siyasi kirlenmeye ve seçimle iş başına gelmiş politikacıların diktatörlüğüne de yol açabilir. Dolayısıyla burada yöneticilerin hem yasanın içinde hem de yasanın dışında hareket etme olanaklarıyla son derece keyfi denebilecek bir iktidar mekanizmasına sahip olduklarını söylemek gerekir. 

4. Seçkinler kuramı siyaset kuramı görünüyor olmakla birlikte sosyal alana da tahayül geliştirmenin analitik bakış açısını sunar. Kısaca politik kuram geliştirilirken bir suç kuramı da geliştirilir. 

5. Mafya, adına “partito” dediğimiz bürokrasiyle ya da resmi yetkililerle ilişkilenme biçiminden söz edeceksek eğer o zaman mafyanın tamamen devletin dışında konumlanmış bir güç olmadığını ve devletle bir ölçüde iltisaklı olacak bir biçimde işlediğini söylememiz gerekir.

6. Hobsbawn'ın mafyayı sosyal haydutlar ve sosyal hareket ve sol tahayül içinde okumaya çalıştığı görülüyor. (Önceki bölümler Mosca'nın mafya nedir üzerine yazılarından alıntılar. İlgili makalenin linki en sonunda yer alıyor.) 

7. Arlacchi’nin temel tezi, adına mafya dediğimiz kişilerin de bir bakıma ekonomi dünyasının önemli aktörleri olduğu ve dahası mafya etiğinin kapitalist ekonomiyle bağlantılı olduğu fikri üzerinedir. Arlacchi’nin söz konusu eserinde Max Weber’in ideal-tip eylem kavramlarını merkeze alarak bir bakıma mafyanın bir çeşit “iş insanı” olarak ya da kapitalist ideal birey tipinin bir formu olarak savunduğunu görmekteyiz. Yine de burada dikkat çekici olan husus şu olabilir ki Arlacchi’nin söz ettiği kapitalist mafya tipinin daha ziyade Weber’in “maceracı kapitalizm” dediği olguya daha yakın olduğudur. Örneğin bu açıdan maceracı kapitalizm ile birtakım spekülatif yöntemlerle para kazanma yolları arasındaki bağlantıyı anlamak mümkündür. 

8. Çulcu Osmanlı’dan yakın dönem Türk tarihine kadarki sosyo-kültürel ve tarihsel dinamiklerin ardındaki birtakım grup, aşiret yapısı, değer, tutum, gelenek gibi unsurların ve sosyo-politik süreçlerin izini sürerek “mafios toplum” tezini ortaya atar. Bu bağlamda Çulcu’ya göre “[h]erşeyden önce bir toplumun ‘Mafios (mafyaya atıf) Toplum’ olarak nitelendirilebilmesi için o toplumu meydana getiren bireylerin ‘mafios değer yargılarını’ paylaşmaları gerekiyor”

9. Mafya fenomeninin sadece kriminolojinin değil pek çok disiplinin kesişme noktasında yer aldığını söylemek mümkündür.

10. “‘Mafya ya da suç birliği denilen’ şeyden, resmî belgelerde ilk kez Nisan 1865 tarihli bir raporda söz edilir. Tarihsel bağlamı içinde mafyanın çıkış öyküsüne ilişkin aslında pek çok yorum yapılmaktadır. Başlangıçta Sicilya’nın sömürüye ve istilalara açık bir bölge konumunda olması ve yasal otoritelerin toplumu korumadaki yetersizliğinden ötürü Sicilyalılar’ın kendi içine kapandıklarını ve geleneksel-yerel türden savunma organizasyonları biçiminde mafyalaştıklarını söyleyebiliriz. Zira bu anlamda mafya “merkezi otoriteye karşı yerel güç odaklarının direnişi” (Hess’ten akt. Çulcu, 2001, s. 28) biçiminde tanımlamak kaçınılmaz olmaktadır.

11. Bazı araştırmacılar Sicilya mitolojisinde geçen Kikloplar efsanesinin ya da antik Kartacalılar döneminin bir tür “mafya ruhu”nun parçası olduğuna dikkat çekmişlerdir (Çulcu, 1992; Hess, 1998; Fentress, 2004). Ya da örneğin bazı araştırmacılar mafyanın çok daha eski temellerine inerken Sicilya’nın güney taraflarında etkili olan Pisagorcu tarikatların gizli ve şiddet içeren faaliyetlerine kadar uzanabileceğini belirtmişlerdir (Çulcu, 1992; Lappalainen, 2005). 

12. İlgili literatüre baktığımızda mafya kavramının sadece kişileri kastetmediğini anlıyoruz. Örneğin mafya kavramının aynı zamanda olayları, nesneleri veya belirli herhangi bir şeyi nitelemede ölçü ya da değerlendirme aracı olarak da kullanıldığını görmekteyiz. Tıpkı bir nesneyi, bir kişiyi ya da herhangi bir şeyi “iyi, kötü, güzel, çirkin, kaliteli ya da kalitesiz” olarak değerlendirmenin bir ifadesi olarak mafya sözcüğünün kullanıldığına rastlıyoruz.

13. Bununla birlikte mafyanın bir terim olarak nasıl ortaya çıktığına ilişkin farklı görüşlerden bile söz etmek gerekir. Bir açıdan bakıldığında mafyanın etimolojik olarak Arap kökenli olduğuna ilişkin yaygın kanaatler söz konusudur. Bu iddiaya göre Palermo dilinde mafya Arapça “mahias” sözcüğünden gelmekteydi ve bunun anlamı fiyakalı, cesur adam gibi anlamı söz konusuydu. Bununla beraber başka bir sözcük ise “ma afir” dir ki bu da Palermo’da hüküm sürmüş bir Arap kavminin ismi olarak bilinir (Hess, 1998, s. 1). Öte yandan her ne kadar mafya kavramının Arapça kökenli bir sözcük olduğu yönünde çeşitli görüşler olsa da yine de Sicilya lehçesinde Arapça kökenli sözcüklerin çok az kullanıldığı ve sözgelimi edebiyatçıların bu noktada pek atıf yapmadığı da iddia edilmektedir. Bu bakımdan 1860’lardan sonra kullanıldığı hesaplandığında 1860’lardan önceki tarihte hiçbir Sicilya sözlüğünde Arapça kökenli denilebilecek türden bir mafya sözcüğüne rastlanmadığını iddia edenler de bulunmaktadır (Fentress, 2004, s. 157).

14. Mafios bir eylem her şeyden önce eril/ataerkil düşünüş ve yaşam tarzının kriminalize olmuş bir biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır diyebiliriz. 

15. Dolayısıyla mafya ruhu dediğimiz şeyin doğrudan sonucu ‘sessizlik yasası’ olarak bilinen omerta’dır; bu kural, fail ile mağdurun kendi aralarında çözmelerini gerektiren suçlar söz konusu olduğunda adli makamlara bilgi vermeyi haysiyetsizlik olarak gören mafyanın kanaatine dayanır. Üçüncü taraflar arası anlaşmazlıklar söz konusu olduğunda da uygulanan bu kural, ceza duruşmalarına katılan tanıkları yalan söylemeye ve sessiz kalmaya iten temel sebeptir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Sicilya toplumunda, hatta en yoksul, en eğitimsiz kesimler arasında bile yalancılığı suratından akan birilerini bulmak zordur; Sicilyalılar gündelik hayatta nadiren yalan söyler. Fakat bir Sicilyalıyı işin içinde mafyanın olduğu bir olayla ilgili ifade verirken görürseniz, somut vakalarla ilgili ayaküstü bin tane yalan söylediğine şahit olabilirsiniz: ‘Görmedim, bilmiyorum, hiçbir şey hatırlamıyorum.’ Oysa her şeyi biliyordur ve gayet iyi hatırlamaktadır aslında. (Mosca, 2021, s. 24). Omerta ilkesinin özellikle erkek bireylerin eril onur anlayışının bir tezahürü olduğunu ve bu anlamda burada bireylerden beklenen şeyin “erkek gibi davranmak” türünden eril benlik tasarımına yol açtığını ve doğal olarak böylesi bir olgunun da geleneksel-ataerkil aile yapısının ürünü olduğunu dile getirebiliriz. Kişi sadece korktuğu için konuşmamalı aynı zamanda “erkek adam” olması gerektiği bilincini taşımasından ötürü de sessiz olmalı yani konuşmamalıdır. Mosca’nın buradan hareketle “maddi korku” ile “ahlaki korku” arasında incelikli bir ayrımına giderken bir bakıma yer altı dünyasının gündelik yaşamının kodlarını da açımlamaya çalıştığını söyleyebiliriz. 

Modern Sanayi Toplumu ve Din...

1. Birey karmaşık fonksiyonlar, teknoloji gibi ağlarla yaşamaktadır. 

2. Modern Sanayi Toplumu aşırı üretimin tehditi altındadır ve yeni pazarlara gerek duymaktadır. 

3. Aile bağları devam etmekle birlikte ailenin yerini uzmanlaşmış teşekküller, dernekler, siyasi ve hukiki dernekler almıştır.

4. Bir kişi briden çok rol üstlenebildiği için karmaşık toplum demek daha doğru olur kanısı içindedir Modern Sanayi Toplumları için sosyologlar.

5. Yeni meslek dalları çıkmaktadır.

6. Kitle iletişim araçları çok gelişmiştir.

7. Tartışma kültürünün yaygınlaşması, akli olanın önemi, geleneksel olanın istilasına kadar uzanan yeni bir sosyal yapı ve laiklik sözkonusudur.

Gelelim din'e...

1. Nikah, cenaze merasimi ve bayramlara uyulmakla birlikte Dünya'nın modern sanayi toplumlarında sekülerleşme hakimdir. Dine ilgisizlik gözlenmektedir (Örn. Fransa). ABD'de ise din bütünleşmenin yeni temeli olmuş.

2. Geleneksel dindarlık azalmış ancak kentlerde yüzen bir dinsel kitle de oluşmuştur.  

(Bkz: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/66859)

Kapitalist Zihniyet'in Temelleri...

1. Ekonomik yaşam kendisini oluşturan örgütlenmeler ve dış çevre ile biçimsel bir yapıya sahiptir. Her dönemin ekonomik yaşamını belirleyen düşünce biçiminin değiştiğini söylememiz gerekiyor. 

2. Harcama ekonomisi önemliyken hayatın her alanında denge kavramı yaşamın merkezine yerleşmiştir. 

3. Felsefi anlamda yararcılık ve akılcılık kapitalist bireyin karakterini belirlemektedir. 

4. Dini açıdan Katolikliğin Tommasoculuk öğretisinden kaynaklanmıştır Avrupa'da (Hristiyanlığın 19.yy'da canlanmasına da katkı koyan skolastiğin sentezi olan bir Hristiyan öğretisi). 

4. Tüccar önemlidir çünkü malıyla duygusal bağ kuran kapitalizm öncesi toplumda malın değiş-tokuşunu yapan bu sınıf realizasyonu sağlamıştır. 

(Bkz: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/825375 ve https://iletisim.com.tr/Images/UserFiles/Documents/Gallery/19yy-avrupasinda.pdf ve https://evrimagaci.org/bir-sosyal-tip-olarak-burjuva-max-weber-eric-hobsbawn-ve-jurgen-habermas-burjuvayi-nasil-tanimladi-10529)

Feodalizm...

Feodalizm:

1. Spesifik bir ifadeyle feodalizm, sosyo-ekonomik olarak her derebeyinin başka bir derebeyine bağlı olduğu, toprak mülkiyetinin asil ya da derebeyine aktarıldığı, karşılığında belirli hizmetlerin beklendiği, pazar ekonomisinin olduğu gibi  özgür ve ücretli emek dolaşımının gerçekleşmediği, toprakta çalışan köylünün yer değiştirme özgürlüğünün bulunmadığı toplumsal hiyerarşik düzendir. 

2. Kısaca bağlılık yemini fief anlamına gelen feodalite, toplumun egemen kesiminin üyelerini belirli bir hiyerarşi içinde bağlayan kişisel bağlar bütünü olarak biçimlenir. 

3. 1789'da Fransız Devrimi'yle birlikte tüm Avrupa ve Dünya'da çökmüş ancak bir Dünya görüşü ve zihniyet olarak hala varlığını sürdürdüğünü söylemek mümkündür. 

4. Egemenliğin pek çok prens arasında parçalanması olarak da tanımlayabiliriz. Gerçek mülkiyet haklarının aşırı bölündüğü, devlete ait olan ve gerçekte bölünmüş siyasal otoritenin, bağımlılık ögeleriyle dolu bir askeri sınıf tarafından kullanıldığı katı sınıflı bir toplum biçimidir.

5.  Toplumun evrensel gelişmelerinin tipleri ve düzeyleri konusunda bir evrim biçimi  saptamak isteyen tarihçilerin Marksist olsalar da olmasalar da, kronolojik olarak antik çağların köleci sistemiyle modern kapitalizm arasında kalan ve az çok tutsaklaştırılmış köylünün emeğinin büyük toprak sahiplerinin ya da toprak ağalarının yararına sömürüldüğü rejime feodal deyimini uygulama eyilimi vardır. 

6. Temel ögeleriyle feodal düzenin çerçevesi şöyledir: 

a) Feodalizm öncelikle serf emeğine dayalı büyük toprak mülkiyeti üzerine kuruludur.

b) Çok sınırlı olan üretim araçları-toprağın dışında-  köylünün malıdır.

c) Toprağın tasarruf (kullanma) hakkı mülkiyet hakkını elinde tutan senyör tarafından köylüye bırakılmıştır. KÖylü bu tasarruf hakkına karşın, ürünün belli bir miktarını senyör'e bırakır. Köylü bu düzen içinde angarya ile de yükümlüdür (emek rant). Ancak bu grup üyelerinin birbiri karşısında ayrılacıksız olmasına ve sınıfsız toplum yapısına olanak tanımıştır. 

İslam Ekonomisi Neden 5.Yol Değil...

1. İslam Ekonomisi zekat ve fitre'ye dayanır en basit tanımıyla. Bayramlarda ekonomik durumu iyi olmayan insanlara gelirinin belirli bir oranını vererek ülkeyi ayakta tutman mümkün değildir. 

2.Tevhid/Vahdet/Birlik İlkesi... Tüm kaynaklar Allah'ındır, kullanım hakkı insanlara verilmiştir. 

3.Adalet ve İhsan İlkesi... Gelir dağılımını, fitre, zekat ve sadakayla düzeltmeye çalışmak önemli olduğu gibi, insanlar iyilik ve lütufta yani ihsanda bulunmalıdır.

4.Özgür İrade İlkesi... İslam halkaı ve maneviyatıyla çelişmeidği sürece İslam Ekonomisi'nde ekonomik alanda insan özgürdür. 

5. Sorumluluk ilkesi... Bireysel çıkarlarının toplumsal çıkarlarla uyumsuz olmayacağı varsayılır şeriat'ta. Sorumluluk sahibi insan toplumsal sorumluluk duyar bireysel çıkarlarıyla birlikte.

6.Homo İslamicus... Bütçesi ölçüsünde refahını maksimize eden insandır şeriat içinde. Toplum olarak fayda maksimasyonu, birey olarak da kar maksimaksyonunu öne alır. 

7. Ölçülülük İlkesi... Tüketimde ölçülü olmak. 

(Bkz. İlahiyat Akademisi Dergisi, Prof. Dr. Mehmet Yüce'nin Makalesi, İslâm Ekonomisinde Temel İlkeler

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1609880)

Cumhuriyet'in Ölü Doğan İslamcı Dediğimiz Kesimi ve Bir Nostalji Olarak Şeriat İstemeleri...

BU aslında iki burjuvanın savaşı olarak duruyor karşımızda. Osmanlı Toplum Yapısı'na da baktığımızda, artık işsiz olan İlmiye Sınıfı (Medrese eğitimi almış müderrisler ve hakimler, kadınlar vb.) devrimlerle kısa bir süre içinde işsiz, köylü, taşralı sıfatına oturarak, nostaljik bir istek olarak şeriat'ı talep ettiklerini savunduk. Bu sınıfın içine Kalemiye yani memurlar da giriyor Osmanlı'ya sadık olan memurlar ve Şehirliler, tüccar, zanaatkar sınıfı. Bir şey olsa Cumhuriyet'e sadık kalan memur ve akademisyenlerin bir süre sonra işsiz, köylü ve taşralı kalması gibi ve Cumhuriyet'den yana tavır almakta ısrar etmelerinin sadakat kavramıyla bağlantısını düşünürsek bu kesimi anlamamız zor değil. Memur sadık değilse ve akademisyen sadık değilse ve bunun içine ekonomik koşullarda ticaret yapan ve devlet tarafından korunan tüccar sadık değilse o ülke yıkılır tabii. Askeri burjuva'ya yenilen Osmanlı'nın halkını anlamak gerekiyor çünkü yeni Cumhuriyet'e ölü doğmuş bir toplumsal kesim. Çözemeyeceğimiz sorun yok. Bu yüzyılda toplumsal barışı sağlarsak ve kapitalizmin bu sorunu çözeceğine inanıyoruz, tüketimde ortaklaşma gibi, Türkiye'nin bir daha yıkılma sorunuyla karşılaşmayacağı kesin. BU tespit insanda şefkat uyandırıyor. Halk ikiye ayrılmış sanırız. Cumhuriyetle birlikte Müslüman olan kesimlerin de olduğunu var sayıyoruz. Sanatın yaşaması, gayr-ı Müslüm kültürden kaynaklanıyor ve tavrını askeri burjuva'dan yana kullanmış. Ayrıca Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal'i destekleyen eşraf var, Osmanlı yanında yer alan eşraf olduğu gibi. Onların da Osmanlı'nın ihtiyacını karşılayan ve sadık olan kesimi var doğal olarak. İhanet etmemelerinin bedeli Osmanlı'ya, yeni Cumhuriyet'e ölü doğmak olarak yansımış. Devrimler kaçınılmazdı, Osmanlı da yüzünü Batı'ya dönmüştü kuşkusuz ama bir red'le başlayan yeni Cumhuriyet'te işsiz, köylü, taşralı kalmak da hınca neden olur. Biz çoğumuz köylü olup Osmanlı'dan çok çeken kesimle, Yeni Türkiye'de memurlaşan yani küçük burjuvaya intikal eden kesim olarak Mustafa Kemal'i seviyoruz tabii. Köylü özellikle Öşür vergisi altında çok çekmiş Osmanlı'dan ve eli silah tutan çocuklarının hepsini savaşlarda orduya vermiş. Türkülerimizi hatırlarsak Çanakakale gibi ya da Yemen gibi halkın acısı çıkar. Şimdi sanırız herkes sermayesini tutuyor, tünelin ucundayız tespitini yapmıştık. Sermayesini sonraya saklama gibi niyet, tarafların masaya oturup uzlaşmasından sonra fabrika, iş yeri olarak yansıyacak ve pğiyasa canlanacak kuşkusuz. BU artık anarkokapitalist sisteme (İslam devletine kulvar açmak için) de gerek kalmadı anlamına geliyor. Tarikatların bulundurdukları para fabrikaya dönüşürse ve Koç da kıyı bankalarına para yatırmak yerine yatırımını arttırırsa ve her sermayadar, ekonomi gelişir ve piyasada para olur. Sorunu sosyalizm çözemiyor, sosyalizm sandıktan çıkmadı ve devrim yaşanmadı ama sol bu sorunu tespit edip makus talih olan kapitalizme göndermede bulunarak bir arada yaşama kültürü geliştirmemizin yolunu arıyor. Burjuvanın yakınlaşması sorunu ve dilden taşralıyı çıkarma sorunu sol yaklaşım oluyor bu durumda. Osmanlı'nın yıkılışı üzerine bir acı üretmememiz gerekiyor. Fransa İhtilali olur da krallık kalır mı? İngiltere yanlış örnek çünkü ilk toplumsal sözleşmesini 1215 yılında imzalamış (Büyük Özgürlükler Sözleşmesi) ve topluma kendini uyduran bir krallık olarak görmemiz gerekiyor İngiltere'yi. Fransız İhtilali'nden sonra Almanya'nın soylu sınıfı kalmamış parçalı da olsa, İtalya da kalmamış, Osmanlı'nın yıkılmasından da doğal bir şey yok. Çağ cumhuriyetler çağı artık, halkın kendisini yönetmesi ve  burjuvanın zaferi. Sonrasında da yıkılmakla birlikte işçi sınıfının zaferi. Mustafa Kemal'e de kızamazsınız, işgal edilmiş bir ülkede ülkeyi kurtardıktan sonra padişah'ı çağırması kadar saçma bir şey yok Kurtuluş Savaşı'nı yapan kadroların. Her şeyden önce Cumhuriyet fikri, Meclis fikri girmiş Osmanlı'ya ve Kurtuluş Savaşı'nı yapan irade Vahdettin'i çağıracak değil, İstanbul'dan da İngiltere'nin çıkmasını sağlayacak muhatap olmuş İngilizler açısından. BU güç, bir krala devredilemez. Aramızda aslında bir problem yok İslami kesim. Son derece akılcı yaklaşmamız gerekiyor. 

Tarikat Kreasyonları İstihbarat Raporunda

Milliyet'in 13.11.2003 yılında aktardığına göre, istihbarat raporuna giren tarikatların kreasyonları şöyle:

MİLLİ GÖRÜŞ:

  • ERKEKLER: Takım elbiseli, yeşil / mavi kravatlı olurlar. Yaşlılar sakal bırakır. Bıyıklarını üst dudak görünecek şekilde tıraş ederler. Kucaklaşarak selamlaşırlar.

  • KADINLAR: Ağırlıklı olarak mavi tesettür kıyafeti giyerler. Siyah türban takarlar. Türbanı ense etrafında dolaştırarak, ikinci tekrarda uç kısmını çene hizasından geçirerek kulak seviyesinde iğne ile tuttururlar. Ellerini göğüslerine koyarak selamlaşırlar.

    NAKŞİBENDİ TARİKATI:

  • ERKEKLER: Takım elbise giydiklerinde siyah rengi tercih ederler. Fes takıp etrafına sarık sararlar ve sarığın uç kısmını arkaya doğru bir iki karış uzatırlar. Ayakkabı yerine lastiğin içine sarı mest giyer, bellerine sarı kuşak bağlarlar. Taşlı gümüş yüzük kullanırlar ve 99'luk tespih taşırlar.

  • KADINLAR: Türban da takarlar, çarşaf da giyerler. Eşleri hariç hiçbir erkekle konuşmazlar.

    NUR CEMAATİ:

  • ERKEKLER: Sakal bırakmazlar. Giysilerinde düğmelerinin tümünü ilikli tutarlar. Cüppeliler içlerine beyaz gömlek giyer. Evlenmezler. Ceketlerinin sol üst cebine namaz takkesi takarlar.

  • KADINLAR: Başörtüsü ve manto / pardösü giyerler. Yeşil çarşaflı ve peçenin düğümüne kancalı iğne takarlar. Kırsal kesimde oturan orta yaş ve yukarısı kişiler özellikle "ihram" denilen dokuma türü örtü giyerler. Karadeniz bölgesindeki kadınlar çarşaf giymezler, uzun manto giyerler ve başörtülü olurlar.

    FETHULLAH HOCA GRUBU:

  • ERKEKLER: Cüppe giydikleri zaman içine "imam yaka" denilen beyaz yakasız gömlek giyerler. Takke takmazlar. Bazı mensupları kravat takar, sakal bırakmazlar. Bıyık bırakırlarsa ince, kısa ve sivri uçlu olur. Birbirlerine "abi" diye hitap ederler.

  • KADINLAR: Uzun pardösü giyerler. Devlet memuru olan ve üst makamda bulunan kamu personelinin eşleri türban takmaz. Okul içinde başları açık, okul dışında ise başları kapalı olur. Açık renkte eşarp kullanırlar. Sol kollarına siyah çanta takarlar.

    SÜLEYMANCILAR:

  • ERKEKLER: Ceket giyer, kravat takmazlar. Sakal bırakmazlar, bırakanlar ise göğüs hizasına kadar uzatır. Bıyıklarını dudak görünecek şekilde dudak üstünden ve yanlarından keserler. Ayrıca beyaz, lacivert veya kahverengi takkelerini giysilerin yaka ceplerine üçgen şekilde katlayarak koyarlar, ucunu görünür hale getirirler.

  • KADINLAR: Pardösü giyerler. Başlarına bağladıkları koyu renk örtünün sol ucunu kısa, sağ ucunu uzun tutarak Süleymancı olduklarını anlatmaya çalışırlar. Gözlerine koyu renkli gözlük takarlar. Birbirlerine "üstat" şeklinde hitap ederler.

    İSKENDER PAŞA CEMAATİ:

  • ERKEKLER: Beyaz fes ve ortası yeşil sarık takarlar. Mest ve şalvar giyer, uzun sakal bırakırlar.

  • KADINLAR: Beyaz ağırlıklı tülbent ve başörtüsü takarlar.

    ADIYAMAN MENZİL DERGÂHI:

  • ERKEKLER: Uzun ve yuvarlak sakallı olurlar. Hâkim yaka gömlek ve bol pantolon giyerler. Aralarında "sofi" lakabıyla konuşurlar. KADINLAR: Yaşlılar çarşaf ve eldiven, gençler ise beyaz tesettür ve türbanı tercih eder.

    ACZİMENDİ GRUBU ÜYELERİ:

  • ERKEKLER: Mensupları, ellerinden bırakmadıkları ve iğde ağacından yapılan sopaları ile dolaşır. Sarık, şalvar ve cüppe giyerler. Bellerinde mutlaka kuşak bulunur. Sakallarını hiç kesmezler.

  • KADINLAR: Türbanı, baş ekseni etrafında ve burun hizasında yüzünü kapatacak şekilde baş üzerine iğne ile tuttururlar. Siyah eldiven ve renkli gözlük takarlar.


    İSMAİLAĞA CEMAATİ:

  • KADINLAR: Siyah çarşaf giyerler. Yaşlı olanlar sadece gözleri açık kalacak şekilde peçe kullanır. Gençler peçe takmaz. İslam tarihinden ilginç ve önemli bir olay anlatıldığında "Allahuekber veya Allah" diye bağırıp bilek güreşi şeklinde ellerini tutarak selamlaşırlar.

  • ERKEKLER: Yeşil veya beyaz cüppe, siyah şalvar giyerler. İstanbul Fatih'te yoğun olarak yaşayan cemaat üyeleri diğer Nakşi gruplardan farklılık göstermeye çalışırlar. Elektronik cihazlarla ezan okunmasına karşılar.

    İSLAMİ TEBLİĞ CEMAATİ:

  • KADINLAR: Çarşaf giyerler. Erkeklerin arkalarında yürürler. Erkek, cemaat mensupları kadınlara karşı tebliğ görevini perde arkasından konuşarak yapar.

  • ERKEKLER: Cemaat mensupları pazarcı, seyyar satıcı ve tablacı gibi kişilerden oluşur. Saçlarını uzatır, sakal bıyık bırakırlar. Başlarında çeşitli renkte takke bulunur. Gittikleri yerlerin camilerinde yatmayı tercih ederler. Birbirlerine "muhterem kardeşim" şeklinde hitap ederler. Genellikle bisiklet kullanırlar.

FETÖ...

1. AKP’nin iktidara geldiği 2002’de kamuda kadrolaşma oranı yüzde 15 olan FETÖ, sonraki 15 yılda kadroların yüzde 35’ine doğrudan hâkim oldu.

2. Devletin hemen her kurumuna yerleştirilen cemaat üyeleri; eğitimden sağlığa, sanattan spora kadar toplumsal yaşamı ilgilendiren alanların tümünde söz sahibi durumuna geldi. Cemaat’e özellikle yargı alanında açılan alan, ülkenin demokrasi açısından geriye gidişini hızlandırdı.

3. Kreasyonları...

ERKEKLER: Cüppe giydikleri zaman içine "imam yaka" denilen beyaz yakasız gömlek giyerler. Takke takmazlar. Bazı mensupları kravat takar, sakal bırakmazlar. Bıyık bırakırlarsa ince, kısa ve sivri uçlu olur. Birbirlerine "abi" diye hitap ederler.

KADINLAR: Uzun pardösü giyerler. Devlet memuru olan ve üst makamda bulunan kamu personelinin eşleri türban takmaz. Okul içinde başları açık, okul dışında ise başları kapalı olur. Açık renkte eşarp kullanırlar. Sol kollarına siyah çanta takarlar.

4. Eski bir gazete bilgine göre FETÖ'cüler en çok müridi olan tarikat ve tarikatlar içindeki payı %10. (E.N)

(Bkz:  https://www.birgun.net/haber/ne-istedilerse-veriyorlar-351854)

(Bkz: https://www.milliyet.com.tr/gundem/tarikat-kreasyonlari-istihbarat-raporunda-5140695)

Nur Cemaati...

1. 28.07.2020 Oda TV'nin haberine göre, Nurcular son dönemde üniversitelerden Emniyet'e kadar pek çok yerde etkili. 

2. Aynı habere göre MEB'de değerler eğitimi veren bir tarikat. 

3. risalehaber.com'a göre Türkiye'de 3 milyon-10 milyon arası Nurcu var.

4. ERKEKLER: Sakal bırakmazlar. Giysilerinde düğmelerinin tümünü ilikli tutarlar. Cüppeliler içlerine beyaz gömlek giyer. Evlenmezler. Ceketlerinin sol üst cebine namaz takkesi takarlar.

KADINLAR: Başörtüsü ve manto / pardösü giyerler. Yeşil çarşaflı ve peçenin düğümüne kancalı iğne takarlar. Kırsal kesimde oturan orta yaş ve yukarısı kişiler özellikle "ihram" denilen dokuma türü örtü giyerler. Karadeniz bölgesindeki kadınlar çarşaf giymezler, uzun manto giyerler ve başörtülü olurlar.

5. Okuyucular ve Yazıcılar olarak ikiye ayrılıyorlar. FETÖ de Nur Cemaati'nden ayrılma. 

(Bkz: https://haber.sol.org.tr/haber/nur-cemaatinin-o-fotografi-devlet-ve-ordu-bu-nurculari-seviyor-10660)

(Bkz: https://www.risalehaber.com/turkiyede-kac-milyon-nurcu-var-10766yy.htm) 

(Bkz: https://www.milliyet.com.tr/gundem/tarikat-kreasyonlari-istihbarat-raporunda-5140695)

Menzil...

1. Nakşibendi tarikatının Halidiye kolunun Türkiye’deki oluşumlarından biri.

2. Menzil grubu ülkemizdeki benzer yapılar içerisinde en çok taraftara sahip olanlardan biri olarak görülmektedir.

3. 1902’de doğup 1972’de yaşamını yitiren Abdulhakim Erol tarafından kuruldu.

4. Aslen Siirt’te yaşayan Erol ve aile üyeleri Doğu Anadolu Bölgesi’nde “Kürtçülüğün yükselişi” gibi çeşitli nedenlerle Siirt’teki köylerinden ayrıldı ve 1971 yılında Adıyaman’ın Kahta ilçesinde bir köy satın alarak buraya yerleşti. Bu köyün adı olan Menzil de bu dini oluşuma adını verdi.

5. 1970’li yıllarda Türkiye’nin farklı yerlerinden insanlar, kimi zaman kafileler halinde bu köyü ve şeyh olarak gördükleri Erol’u ziyarete başladı. 1970’lerde başlayan, bazılarının mürid olarak bazılarının ise "tövbe almak" amacıyla gerçekleştirdiği Menzil ziyaretleri yıllardır devam ediyor.

6. Adı köy olsa da burada modern ve ihtişamlı yapılar bulunuyor. 

Ancak Menzil bu köyle sınırlı olmayıp, Türkiye’nin birçok yerinde mensupları olan bir oluşum. Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait olduğu iddia edilen raporda grubun, Avrupa’nın pek çok ülkesinde de tekke adını verilen yerlerde faaliyetlerinin bulunduğu belirtiliyor.

7. Kendisinin ölümünden sonra yerine oğlu Muhammed Raşit Erol geçti.

1983 yılında Raşit Erol, bir süreliğine Gökçeada’ya mecburi ikamete yollandı. Raşit Erol 1993’te hayatını kaybedince, yerine kardeşi Abdulbaki Erol geçti.

8. 2000’li yıllara gelinirken Menzil grubu ikiye bölündü. Buhara olarak da anılan bu ikinci grubun başında, Muhammed Raşit Erol'un oğullarından olup ana koldan ayrılan Fevzettin Erol bulunuyor. Bu grubun merkezi ise Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki Buhara köyü. Ancak günümüzde Menzil olarak tarif edilen asıl büyük oluşum, Menzil Köyü merkezli grup.

9. Menzilin dini anlayışı şöyledir: “Bu tür hareketlerde olduğu gibi şeyh önünde tövbe, zikir, vird, hatme, rabıta, vesile, tevessül, şefaat ve hizmet konuları öne çıkmaktadır. Aynı şekilde rüya, keramet ve menkıbeye de büyük önem veriliyor.”

10. Menzil’in geçmişten bugüne sağ partilerle yakın bir ilişki kurduğu görülüyor. Akademisyen Niyazi Usta tarafından, Menzil oluşumu mensuplarıyla yapılan saha araştırmasına dayanan ve 1990’larda yayımlanan Menzil Nakşiliği adlı kitapta, yaşlı müridlerin daha çok Refah Partisi’ne, gençlerin ise milliyetçi partilere eğilimi olduğu belirtiliyor.

Bu araştırmada özellikle 12 Eylül darbesi sonrasında Ülkücü gençler arasında bu gruba yönelim olduğu tespiti yapılmış. Usta, çalışmasında, 1995’teki genel seçimlerde bazı grup mensupların Milliyetçi Hareket Partisi'ne, bazılarının Refah Partisi'ne, bazılarının ise Büyük Birlik Partisi ile ittifak yapması dahil çeşitli nedenlerle Anavatan Partisi'ne oy vereceğinin anlaşıldığını yazıyor.  Fevzettin Erol, Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’ün yazdığı Menzil: Bir Tarikatın İki Yüzü adlı kitapta yayımlanan röportajında, babasının yıllar içinde birçok siyasetçi ile iyi ilişkileri olduğunu belirtiyor. Erol, bu siyasetçiler arasında eski cumhurbaşkanı ve başbakanlardan Süleyman Demirel ve Turgut Özal’ın da bulunduğunu öne sürüyor. 2009'da Kahramanmaraş'ta helikopter kazasında hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi'nin kurucusu ve ilk genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun da yıllarca oluşumla iyi bir iletişimi olduğu iddia ediliyor.

Menzil: Bir Tarikatın İki Yüzü adlı kitapta yayımlanan başka bir röportajda Menzil'in önemli isimlerinden Saki Erol da, “Adnan Menderes’i, Süleyman Demirel’i, Turgut Özal’ı, Mesut Yılmaz’ı sonra da Recep Tayyip Erdoğan’ı

destekledik. (…) Hâlâ AK Parti’yi destekliyorum” diye konuşmuş.

11. Menzil oluşumu son yıllarda Cumhur İttifakı’na açıktan destek verdi ve Adalet ve Kalkınma Partisi ile iyi ilişkiler kurdu..

12. Oluşum, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri operasyonlarını da destekledi.

13. Menzil oluşumunun son yıllarda ekonomi alanında önemli bir atılım içinde olduğu anlaşılıyor. Bunun en büyük göstergelerinden biri ise Menzil ile bağlantılı bir iş derneği olan Türkiye Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (TÜMSİAD) çalışmaları. 2005 yılında kurulan TÜMSİAD’ın üye yapısının ağırlığını Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) oluşturuyor. TÜMSİAD, 2013 yılından bu yana TÜMEXPO Genel Ticaret Fuarı ve Uluslararası KOBİ Şurası’nı düzenliyor.

Kendi internet sitesinde yazan ifadelerle TÜMSİAD, özellikle KOBİ'lerin ihracatta büyümesi için çalışmalar yapıyor. TÜMSİAD 2018 yılında istihdama 650 bin kişi ve ihracata 3 milyar dolar katkı sağlıyor. 12 bin 35 üye sayısına sahip derneğin 50 şubesi bulunuyordu. Rapora göre TÜMSİAD 10 farklı ana sektörde faaliyet gösterirken gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) yüzde 4 düzeyinde katkı sağladı.Faaliyet raporuna göre dernek 2 milyon iş insanına seminer ve toplantılar aracılığıyla eğitim verdi.   

14. Menzil grubuyla bağlantılı aktif sivil toplum örgütleri bulunuyor.

Bunların başında Semerkand Vakfı ve Beşir Derneği geliyor.

Bu kurumların son yıllarda deprem gibi afetlerde veya maden kazası gibi büyük facialarda olay yerine giderek etkin bir şekilde faaliyet gösterdiği görülüyor. Semerkand Vakfı; bağış çalışmaları ile kongre, sohbet, ziyaret gibi etkinlikler düzenliyor. Beşir Derneği’nin yardım çalışmaları ise sadece Türkiye’yle sınırlı da değil. Derneğin sitesinden aktarıldığına göre yurt dışındaki bazı ülkelere de yardım gönderiliyor ya da oralarda faaliyette bulunuluyor.

Endonezya, Afganistan, Somali, Suriye, Güney Afrika, Kazakistan, Bangladeş, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Azerbaycan; bu ülkelerden bazıları. Oluşumun parçası olan Gençlik Eğitim ve Kültür Konfederasyonu (GENÇKON) ise gençlik alanında çalışmalar yürütüyor.

Derneğin çalışmaları arasında; “Son Büyük Sultan Abdülhamid Han’ı Anlamak” başlığıyla gerçekleştirilen konferanslar, Fetih ve Gençlik Buluşmaları, Geleneksel Çocuk İftarı, Bir Öğrenci de Sen Okut, İzci Kampları gibi projeler yer alıyor.

Semerkand Vakfı, Beşir Derneği ve GENÇKON, Erol’un ölümünün ardından sosyal medya hesaplarında, Menzil Yolu imzasıyla yayımlanan taziye mesajını paylaştı.

15. Menzil’in özel eğitim ve sağlık kurumları alanında da çalışmaları var.

16. Grubun, hac ve umre organizasyonu yapan turizm şirketleri de bulunuyor.

17. Menzil’in basın ve yayın alanındaki çalışmalarının görünen yüzü ise Semerkand Yayın Grubu. Semerkand TV, Semerkand Radyo, Semerkand Yayınevi, Hacegan Yayınları, Semerkand Dergisi, Semerkand Çocuk Dergisi, Semerkand Aile Dergisi, Genç Okur dergisi yayın faaliyetleri arasında yer alıyor. Semerkand TV’deki yayın akışına bakıldığında kanalda ağırlıklı olarak dini yayınlar yapıldığı görülüyor. Semerkand Dergisi, aylık tasavvufi dergi alt başlığıyla yayımlanıyor. Bu dergi, İngilizce olarak da basılıyor. Semerkand Yayınevi’nin bastığı kitaplar da ağırlıklı olarak tasavvufi kitaplar. Yayınlar arasında çocuklara özel kitap ve dergilere de önem verildiği görülüyor. Semerkand TV Çocuk adlı, çocuklara özel bir YouTube kanalı da bulunuyor.

18. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bürokrasiden tasfiye edilen Gülen yapılanması mensuplarının yerine farklı dini oluşumların üyelerinin getirildiği ve "Menzilcilerin" burada kritik bir rol üstlendiği iddiaları son yıllarda gündemde. "Menzilcilerin", Sağlık Bakanlığı’nın da aralarında bulunduğu çeşitli kamu kurumlarında kadrolaştıkları öne sürülüyor. 13 Aralık 2016'da dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Meclis'te Menzil'in bakanlıkta örgütlendiği iddialarına dair soruyu yanıtlamış, iddiaların doğru olmadığını söylemişti. Gazeteci Saygı Öztürk’ün kitap çalışması sırasında bu tür iddiaları sorduğu "Menzilciler" ise bu iddiaların doğru olmadığını söylemiş.

19. Faaliyet yürütmediği sektör neredeyse kalmayan Menzil cemaati Ser Organizasyon şirketi üzerinden de ciddi zenginleşme elde etti. Valiliklere, bakanlıklara, AKP’li büyükşehir belediyelerine organizasyon işlerinde hizmet verdi. Cemaatin özellikle Sağlık Bakanlığı’nda elde ettiği güçle kamudan aldığı ihaleler de dikkat çekti. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Menzil’e yakınlığıyla bilinen Ferhat Danışman’ın 2022 yılının şubat ayında 147 milyon liralık Covid-19 testi ihalesini aldığı gündemde geniş yer bulmuştu.

20. Sağlık Bakanlığı üzerindeki etkisi tartışmalara konu olan cemaat 2012 yılında İstanbul Kurtköy EMSEY isimli hastanelerini açtı. Açılışa dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlar katıldı. Tarikatın şeyhi Abdülbaki Elhüseyni ölmeden önceki son birkaç yılında zamanının önemli kısmını bu hastanede geçirdi. Hastaneden cüppeli ve sarıklı doktorların görüntüsü kamuoyunun tepkisini çekse de Sağlık Bakanlığı doktorların bilimsel kıyafetleri dışında hizmet vermesiyle ilgili soruşturma başlatmadı.

21. Çeşitli kaynaklarda Menzil tarikatının şeyhi El Hüseyni'nin servetinin birkaç milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Müritlerden toplanan bağışlar, tarikatın gelirinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Menzil tarikatının şeyhi El Hüseyini'nin ayrıca, Türkiye ve yurt dışında çok sayıda gayrimenkul sahibi olduğu da bilinmektedir. Bu gayrimenkuller, tarikatın gelirine önemli bir katkı sağlamaktadır. El Hüseyini'nin servetinin ne kadar olduğu konusunda yapılan tahminler, çeşitli eleştirilere de konu olmuştur. Bazıları, servetinin bu kadar yüksek olmasının tarikatın şeffaflığına aykırı olduğunu savunmaktadır. Diğerleri ise, servetinin tarikatın faaliyetlerini finanse etmek için kullanıldığını savunmaktadır.

22. Menzil köyü, bir nevi tövbe merkezi. Tövbe, Cemaate katılmada bir giriş aşaması. Tövbe alıp Menzil’e bağlanmak isteyenler Türkiye’nin pek çok kentinden buraya akın ediyor. Menzil’de vakit namazları sonrası ‘tövbe alma’ ritüeli düzenleniyor. Caminin ön bölümüne gelenler, kendilerine görevliler tarafından uzatılan ipi tutarak, gavs (şeyh) ile temas kuruyorlar ve böylece tövbe ediyorlar. Tövbeler ilk başlarda sadece şeyh tarafından yaptırılıyormuş ama zaman ilerleyip kitle çoğalınca, bunu şeyh adına vekiller de yapmaya başlamış.

23. Menzil köyü ile çevre köyler arasındaki fark var. Köylerin birçoğunda sağlık kuruluşu, ortaokul, kanalizasyon şebekesi, sosyal tesis, asfalt yollar, kitapevi, PTT, ATM, berber, kasap yokken, Menzil’de bu imkanların tümü mevcut. Araştırmacılar ayrıca Menzil’in ekonomik bakımdan diğer köylerden hayli gelişmiş olduğunu belirtirken, buna örnek olarak köydeki evlerin çoğunda klima olmasını gösteriliyor.

24. Cematin ayrıca otelleri ve okulları var.

25.  Prof. Dr. Kemal Karpat, İslam’ın Siyasallaşması adlı kitabında, Türkiye’de Nakşibendiliğin 8-10 milyon arasında sempatizanının bulunduğunu ifade ediyor. Bugün Menzil Cemaati’nin tabanının 700 bin ile 1,5 milyon arasında olduğu varsayılıyor. Bu kitle, ülkedeki toplam seçmenin %2’sine tekabül ediyor. 

26. Tarikatın önemli isimlerinden Saki Erol'a göre Menzil'in 2020 yılı Oda TV haberine göre, 40 kirketi var. 

27. Feyzeddin Erol; “Enerji eski bakanı Taner Yıldız ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ bizim elimizde büyüdü” diyor. Erol, tarikatın Buhara kolundan. Onun için “Biz Menzil’den kopunca o bakanlar bizden uzaklaştı, selam vermez oldu” diyerek sözlerini sürdürüyor ve ekliyor: “Biz değil, Menzilciler Türkiye'nin her yerinde güçlüdür. Bilmiyorum, devlette her yerde adamları var.”

28. Menzil Tarikatı lideri Abdülbaki Erol'un geçen yaz hayatını kaybetmesinin ardından oğulları arasında başlayan güç çekişmesi bölünmeyle sonuçlanmıştı. En çok müridi olduğu kaydedilen oğlu Saki Erol, babasının vefatının ardından tarikatın Semerkand Vakfı, yardım kuruluşu Beşir, gençlik federasyonu Gençkon ve iş insanları derneği TÜMSİAD gibi yapılarıyla ilişiğini kestiğini açıklamış ve faaliyetlerine kendi kurduğu Serhendi Vakfı, Serhendi Medya, Dehlevi Yayınları, yardım kuruluşu Nezir, hac ve umreler için de Karsı Arifan Turizm ile devam edeceğini duyurmuştu.

29. Almanya'daki müritleri genellikle işçilerden oluşuyor. Alman iç istihbaratının şimdilik radarında değil. 

(Bkz: https://www.bbc.com/turkce/articles/cqvyl2zpx6xo)

(Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/yazi-dizileri/cumhuriyet-dosyayi-aciyor-menzil-cemaat-as-2103197)

(Bkz: https://www.orduyorum.com/menzil-seyhi-serveti-ne-kadar-menzil-tarikati-neden-zengin)

(BKz: https://www.birgun.net/makale/cemaat-deyip-gecmeyin-menzilin-paralel-duzeni-453044)

(Bkz: https://www.odatv.com/yazarlar/aydin-tonga/menzil-tarikati-hangi-kerametlerle-buyudu-177974)

(Bkz: https://kisadalga.net/haber/detay/menzil-tarikati-almanyada-ne-kadar-guclu_94619)

1990'da 2 Milyon Olduğu Söylenen Süleymancılık Nedir?

Önce Din-Devlet İlişkisine Bakmak ve Tarikatları Tanımlamak Gerekiyor: 

1. Aktay tarafından sembolik diaspora, Mardin tarafından sosyal koza'ya çekilmek olarak tanımlanan Cumhuriyet'in dini devletten çıkarma çabaları ve karşı çıkanları şiddetle bastırmasına karşı oluşan muhafaza etme eğilimini anlamamız gerekiyor her şeyden önce Anadolu'da. AK Parti ve Erbakan bu sembolik diaspora ya da sosyal kozaya çekilen insan topluluğu üzerine oturuyor.

2. İki etkileşim olmuştur Cumhuriyet tarihi boyunca: Dini çevreleri dönüştürme ve devlete iş yaptırma eğiliminde olan dini çevrelerde devleti dönüştürme eğilimi. Demirel'in de arka bahçesi olan tarikatlar oy karşılığında devletle masaya oturmuştur hatırlarsanız. Erbakan'ın da 1980 öncesi %10'ları aşan oyu vardır. Bu demokrasi içinde dini partinin oy karşılığında masaya oturan seçmeni devleti değiştirmeye çalıştırmıştır doğal olarak. Akademisyen İsmail Çağlar'ın paylaşacağımız linkteki makalesindeki saptamasını dikkate alırsak, AK Parti'yle birlikte bu devleti dönüştürmenin sandıktan çıkan bir hükümet politikası olmasını 22 yıldır yaşıyoruz, Erbakan da seçimlerde %18 oy aldığında devrimin kanlı mı yoksa kansız mı olacağını sormuştu hatırlarsanız. AK Parti'yle bu daha gözü pek bir yere gelmiştir.   

BU iki hareket tarikatları anlamamızda önemlidir. Süleymancılığı da sembolik diasporada muhafaza eden dinini ve dini eğitim, inanç vb. alanlarda yaşayan insanların devleti dönüştürme çabaları olarak anlamamız gerekiyor kuruluşundan itibaren.

İkinci önemli nokta Süleymancılar için tevasül edilmemiş gelenek tanımının kullanılması. Tevasül genetik bağ demek. Tevasül edilmemiş ise genetik mirasın olmadan Süleymancılığın doğmuş olması olarak algılayabiliriz makalenin adını.

*Süleymancılığı anlamak ilmiye sınıfına mensup Süleyman Tunahan'ın Kemalist devrimle birlikte alalade bir vaize dönüşmesini, medreselerin kapanmasıyla birlikte anlamak demek olacağını belirtelim. Bu durumda kapatılan kurumlarla birlikte orta ve üst sınıf olan Osmanlı'nın bazı halkı  şahsi olarak da, dini olmakla birlikte bir sınıf düşmesi de yaşayarak Kemalist Devrim'e tepki göstermiştir. Süleymancıların bir zamanlar Osmanlı'nın orta ve üst sınıfı olan halk olarak görmemiz, genellemememiz, etrafında toplanmalarını açıklarken bir tespitte bulunmamız olasıdır. Türkeş de aile olarak orta ve üst seviyenin çocuğu olsa gerektir, dinle 1969 yılından itibaren irtibat kurmuş ve Anadolu Gençlik Örgütü'nün dini yapısını onaylamıştır. Bu bir sınıf sorunudur aynı zamanda. Bir devrimle bir gecede sınıfı düşen Osmanlı halkının Süleyman Hilmi Tunahan (tek örnek değildir kuşkusuz) etrafında toplanmasını anlamak gerekiyor. Bu, burjuvanın orta kesimi olan halkın Türkiye'yi dönüştürme çabasının 100 yıllık öyküsüdür. Bu öykü, Süleymancıların yurtlarında kalan, din öğrenmek için gelen öğrencilerin kumaş pantolon, takım elbise ve gömlek giymeleri ve geldikleri köye böyle gitmeleri bir sınıf belirtisidir köyden gelmiş olmalarına rağmen. Bir burjuva yaratma eğilimlerinin olduğunu bu örnekten yola çıkarak söylemek mümkündür. Bu modernleşmenin de dönüştürülmesi anlamını taşır. Öğrencileri de eşraftan talebeye doğru bir değişim sergilemiştir. İlk resmi yurdunu 1952'de açan, gayr-ı resmi yurtlarıyla bu sayının vefat ettiği 1959'da 1000'e ulaştığı iddiası abartılı bulunmakla birlikte DP iktidarıyla din üzerindeki baskının azalmasıyla yurtların sayısı artmıştır. talebeler bir süre sonra yurtlarda idareci olmuş yardım toplama zaruriyeti doğmuştur yurt ve talebe sayısı artınca. Böylece bürokrasisi olan ve iç hiyerarşisi olan bir harekete dönüşmüştür. Bu MHP'yle bağlanmasında önemli bir nokta sanırız. İki talebe biçimi vardır. Okul talebeleri cemaatle irtibatını kesmeyen ve kariyerleri farklı olan kişilerdir. Daimi talebelerse yurt yöneticisi olmuşlardır ve bürokrasi, iç hiyerarşisi içinde yer almışlardır Süleymancıların yurtlarının ve bu cemaate dönüşmesinde öneli etken olmuştur.  Cemaatin bu yapısına bir de kentli profesyoneller eklenmiştir. (Kaynak: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/583753)

Osmanlı Toplum Yapısı...

1. Askeri sınıf

2. Üst Düzey Sınıf (Padişah ve Ailesi)

3. İlmiye (İslâmî eğitim kurumu medresede usulüne uygun tahsilden sonra icazetle mezun olup eğitim, hukuk, fetva, başlıca dinî hizmetler ve nihayet merkezî bürokrasinin kendi alanlarıyla ilgili önemli bazı makamlarını dolduran Müslüman ve çoğunlukla Türkler'den oluşan bir meslek grubuydu. Osmanlı Devleti'nde çeşitli imtiyazlara sahip olan yönetici zümre arasında yer alan ilmiye erbabı, en geniş imtiyazlarla taltif edilmişti. İlmiye sınıfının geniş bir kadrosu vardı. Şeyhülislâm, nakibüleşraf, kazasker, kadı, müderris, naip, müftü, imam, hatip, müezzin, tarikat şeyhi ile hekim, müneccim, astronom, astrolog gibi görevliler ve bunların emeklileri ilmiyeye dâhildi.)

4. Kalemiye (Memurlar) (Kalemiye, bir teşkilat terimi olması yanında, bir sosyal statü ve kültür terimiydi.16 Eli kalem tutan, evrak ve yazı işlerini takip eden bürokratlar, memurlar veya kâtipler bu sınıfın temsilcileri idi.)

4. Reaya (Halk tabakası) (Reaya terimi, "vergi ödemekle yükümlü, yönetilen tabaka" anlamında kullanılmıştı. Bunlar mesleklerine göre çiftçi, esnaf-zanaatkâr, tüccar ve hizmet sınıfı olmak üzere dört ana gruba ayrılıyorlardı.)

5. Şehirliler (Şehirliler ve kasabalılar, devlet nazarında çiftçi- köylülerden farklı statülerde idi. Bunlar toprak sahibi olmadıkça, köyle ilgili şahsi vergilerden ve sorumluluklardan muaf tutulurlardı. Ancak avarız denilen vergilerini öderlerdi.82 Hizmet, ticaret ve imalat sektöründe faaliyet gösteren zümreyi oluşturan şehirliler, çoğunlukla, askeriler, tüccar, esnaf ve diğerleri olmak üzere genel olarak dört sınıfa ayrılmakta idiler.)

6. Köylüler

7. Konargöçerler

8. Muaf ve müsellem reaya (Osmanlı toplumunda, reayadan bazı kişiler (kör, sakat, felçli, yaşlı vb.) mazeretleri dolayısıyla veya bazı gruplar, devlet veya kamu adına yaptıkları hizmetleri karşılığında kısmen ya da tamamen avarız-ı divaniye ve tekâlif-i örfıyeden muaf tutulabilirlerdi. Muaf ve müsellem reaya, geniş bir meslek zümresine sahip idi. Padişahın atlarından sorumlu voynuklar, taycılar, at çekenler, deve yetiştiren buğurcular, seyyar amele taburları, ordu levazımı için top dökenler, kale ve sultan camilerinin inşaatım veya tamiratım gerçekleştirmek için her yıl belirli sayıda olmak üzere devletin emrine amade olanlar; atmaca, çalar, şahin gibi avcı kuşlarım tutan ve yetiştiren bazdarlar bu zümreler arasında sayılıyordu.106 Yine bu sınıf arasında, tımar sahipleri, sipahi, zaim, çeribaşı, alay beyi, yüzbaşı, yiğitbaşı, il erleri gibi bizzat askeri kimliğe sahip kimseler vardı. Köylerde, köy kethüdası, aşiret kethüdası, bekçi, muhtar, ihtiyar meclisi, gayrimüslim kocabaşları ve çorbacıları mukim idi. Muhtelif mahallerde kervansaray ve zaviye görevlileri, taş ocağı ustaları, bina ve yol yapımcıları, su yolcu, küreci, çeltikçi, yarıcı, ortakçı, şapçı, güherçileci, doğancı, katırcı gibi muaf ve müsellem görevliler bulunuyordu. Yörükler, yayalar, müsellemler, cambazlar, cerahorlar, derbentçiler, menzilciler, lağımcılar, beldarlar, tatarlar, martoloslar, pandorlar, kayıkçılar, kaldırımcılar, köprücüler, keresteciler, madenciler vb. işleri yapanlar da bu sınıftan idi.)
(Bkz: https://www.bingol.edu.tr/documents/Osmanl%C4%B1%20Toplum%20Yap%C4%B1s%C4%B1.pdf)

ÖNE ÇIKAN HABERLER

2023 yılından beri lider bir Haber Dergisi olan Dervişin Zikri, dünyanın her yerinden çok çeşitli haberleri devamlı olarak okurlarına iletmektedir. Ekibimiz öncü sektörel uzmanlardan oluşmaktadır. Tüm gelişmelerden anında haberdar olmanızı sağlamak için daima elimizden geleni yapıyoruz. Aşağıda yer alan en son haberlerimize bir göz atın.

Musician
TV Reporter

200 TL'nin Tragedyası

Dolar 27 Lira’yı geçti, seçimden sonra hızla yükseldi. Asgari ücret ise 13.414 Lira. Enflasyon ise ENAG'a göre %128 seviyelerinde.

200 Lira, en yüksek para nakit olarak. Bu da 200 Lira’nın varoluşuyla gelen tragik hatası. Ama ne yapabilir, yazgısı bu, TL Ailesi’nde basılan her son para gibi. Borcunuz milyarlar bile olsa vereceğiniz para 2oo Lira’lardan oluşuyor en fazla nakit olarak. Haklılığında ısrar tragik hatayı getirir. Sonunda Kreon kazanır. Tragedya Kreon’un kazanmasıyla biter. Bu kazanım aslında Kreon hayatta kalsa bile tragik kahramanın ölümü ve Kreon’un aslında sevdiklerini kaybedişiyle başka şekilde ölüşüdür. Katarsise gelince hepimiz 2oo Lira’yla özdeşleşmiş durumdayız, alım gücü 50 Lira seviyesinde olsa da. Ceza alması, 200 Lira’nın ölümü vatandaşın sağalmasını sağlayacak. Elindeki en büyük para ölmüş, yerine 500 Lira geçmiş olacak 200 Lira’nın bir zamanlar ki değeriyle.

Sanki, Antigone 200 Lira. Savaş meydanında ölen 100 ve 50 Lira’ların (kardeşlerinin) gömülmesini istiyor. (Cenaze törenini hak edemeyen bir para olabilir mi? Her para, kutsal olduğu için gömülmelidir.) Kreon Erdoğan ise, karaborsa, devalüasyon, dış güçlerle (sık sık vurguladığı gibi), 5-10 Lira değerine düşen 50 ve 100 Lira’yı savaş meydanında kurdun kuşun parçalayarak yemesine bıraktı. TL’nin TC tarihi boyunca ABD Doları’yla ilginç yazgısı, 200 Lira’nın da peşini bırakmıyor. 200 Lira sonunda intihar edecek. Üstelik Kreon Erdoğan’ın 500, 1000 Lira’yı basmak istememesi yüzünden hepten ölecek.

Antigone’yi hatırlayalım. Antigone’ye Kreon’un oğlu aşıktır ve nişanlıdırlar da. Başlangıçta Antigone’yi savunur, umutsuz bir geri dönüş cezasından istemiyle Kreon’la konuşur. Kardeşinin gömülmesini isteyen Antigone tek başına bir mağaraya kapatılıp ölüme terk edildiğinde intihar eder, Kreon’un oğlu da. Ekonomi Bakanı Mehmet Şahin de, Maliye Bakanı olarak enflasyonun düşme sözünü veremese de, Erdoğan Ekonomisi’nden dönmeye çalışarak TL’yi kurtarmaya çalışmaktadır. 200 Lira intihar ettiğinde, ki bir mağarada tek başına ölüme terk edilmiştir, Mehmet Şahin de intihar edecektir kaçınılmaz olarak. Kreon Erdoğan, 200 Lira’nın üzerini para basmamakta ısrar edişinden vazgeçtiğinde 200 Lira da yoktur, Mehmet Şahin de.

200 Lira, canlıyken Hades’e gönderilen ilk ölümlü paradır 21 yıllık AK Parti tarihi içinde. Henüz hayatta ve Kreon’la kavga etmektedir.  Bir tarih vermek gerekirse 1-1.5 yıl içinde intihar edecektir. Tanrıların buyruğunu yerine getirdiği için mutludur ama ölüm kolay değildir. 100 Lira’nın yerini almış, gömmüştür bir anlamda 100 Lira’yı ve 50 Lira’yı çoktan. Bu Kreon tarafından affedilmez. Kaçınılmaz olarak 50 Lira değerine düşen 200 Lira, 20-10 Lira değerine düştüğünde ve bunu koruduğunda, TL Aile’sinin yazgısını yaşayacaktır. Kavga 1-1.5 yıl daha sürer, sonra oyun biter. Karaborsacılar, dış güçler artık rahat edebilir. Seçim erken olmayacaksa da bir yenilgi yaşayacaktır Kreon Erdoğan.

Morning Coffee & Paper

Okçu Ustası Kılıçdaroğlu

Bir arkadaşım anlatmıştı bu fıkrayı: En iyi okçu ustası ok atmayı bilmeyendir. Fıkra burada bitiyor.  Kılıçdaroğlu da ‘Sağ mı kaldı, sol mu kaldı’ değişiyle ok atmayı bilmeyen en iyi okçu ustası oldu. Eğer işçinin emeğini almasında, hakkının hayata geçirilmesinde sorun varsa, sol da sağ da söz konusu. “Hak, hukuk’tan bahseden Kılıçdaroğlu, işçi sorununu da unutmuş görünüyor. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı, Aristoteles gibi söylersek “En iyi sendika göklerdedir’le çözülemiyor. Kapıcıları örgütlemeyi düşünen Kılıçdaroğlu muhbir mi bilinmez ama, ülkücü, İslamcı sendikalar da göz önüne alındığında fişlenmiş vatandaş öneriyor halka. Ayrıca “Devleti milletin denetleyeceğini” söyleyerek ve vadederek yabancı ülkelerin de kaçınılmaz olarak TC’yi denetleyebileceğini söylemiş oldu. Şeffaf devlet değil halk tarafından denetlenen devlet, devlet sırlarının ifşası, Kılıçdaroğlu’nun seçim vaatlerinden biriydi.

AB, Amerika Komisyonları, Gençlik ve Kadın Kolları’ndan oluşan CHP, bu haliyle lümpen parti. Geriye faşist olduğunu ilan etmek kaldı.

Ne olacak CHP’nin hali. Altı oku olan, sürekli devrim ilkesini sağ mı kaldı sol mu kaldı’yla ortadan kaldıran Kılıçdaroğlu işçi, köylü ve memur’dan oy istedi. 8’li masa da oldukça ilginçti: Asena ve DYP’li Meral Akşener’in İYİ Parti’si, DYP, Mühendis olup Ekonomi de Yüksek Lisans yapınca en iyi ekonomist olan light motif, sürekli önümüze gelen, kişi başı hasılanın 1o.ooo Dolar oluşuyla Babacan yani DEVA ve utanmadan düşük profilli Başbakan dedikleri Davutoğlu yani Gelecek Partisi ve 28 Şubat’ta tankları yürüttükleri bir zamanların Refah Partisi’nin ve Sivas Katliamı sırasında Belediye Başkanı olan Karamolloğlu, Yeşil Sol Parti ve Suriyelilerin gönderilmesini isteyen, beyanatlarında ötekiye düşman, havadan nem kapan Zafer Partisi.

En iyi okçu ustası Kılıçdaroğlu ise ok atmayı bilmemesine rağmen seçimleri yine kaybetti. Bir zamanlar ulusalcı olan kanat yokken, sosyal demokrat kanat da -ki öyle biliniyor parti olarak- CHP’yi terk etti ihraçlarla ve küskünleşerek ve Ülkü Ocakları Eski Başkanı’nın da üye olduğu parti oldu. Sosyal Demokrat mı kaldı, Atatürk mü kaldı diyerek, oku olmayan okçu ustası Kılıçdaroğlu 2023 seçimlerinden yenildi ama zaferle ayrıldı. CHP’nin oyu %28’lere yükseldi, ki TBMM’ye giren milletvekili oranı %21’di bir önceki seçimde. Eski oy oranı %25,06’yı hatırlayacak olursak %3 puanlık artış, Kılıçdaroğlu’nun ok atmayı bilmemesinden kaynaklanıyor. Ambleminde 6 oku olan CHP, ok atmayı bilmeyen Kılıçdaroğlu’yla %3 puan yani 1.5 milyon insanı etkileyerek yükseldiyse, CHP biraz daha ne yaptığını bilmez olduğunda kesin seçimi kazanacaktır. Belediye Seçimleri’nde Belediye Başkanları yarışacağı için belediyelerini korusa da bu genel seçimler için bir şey söylemek, bir 5 yıl sonrası için projeksiyon yapmak doğru olmaz. Biraz daha saçmalaması 2028 seçimlerinde beklediğimiz şey. Kolay gelsin Kılıçdaroğlu.

Reading the Paper

DERVIŞIN ZIKRI HABER DERGİSİ

Bu Haber Dergisi üzerinde çalışmaya tek bir hedefle başladık: Okuyuculara en sevdikleri konularda iletişim kurabilecekleri bir platform sağlamak. Kapsayıcı olmaya ve kişisel veya profesyonel ilgi alanlarınızla ilgili konulara odaklanmaya çalışıyoruz. Özel hikayeleri doğrudan kaynağından sunmak için aralıksız olarak çalışıyoruz Özenle seçtiğimiz yazılara aşağıdan göz atın.

İLETIŞIM

X Cad. Y Sok. World

-

News Cameras
bottom of page